ÇÖZÜLMEYİ BEKLEYEN İPUÇLARI

Türkiye güncel sanatında, özgün içerik ve üslubuyla sağlam bir yere sahip olan Selma Gürbüz, üçüncü kişisel sergisi “Karnavalesk” ile Rampa’da. Görsel açıdan net bir şekilde Gürbüz’ün estetik diline denk düşen aşinalığımız bu sergide de devam ederken sanatçının ilk kez görücüye çıkardığı üç boyutlu ve kinetik çalışmaları beni oldukça heyecanlandırdı.

Sanatçının, eserlerinde her daim öne çıkan mitolojik, felsefi, tarihsel referansların büyüleyici bir karnaval atmosferinde kendine yer bulduğu sergi, bir kutlama ortamının tüm öğelerini içeriyor. Mekânı gezerken görsel bir tatmin yaşamanın yanı sıra gerçekle gerçeküstünün birbirine geçtiği tekinsiz bir şenlik sahnesine adım atmış gibi hissettim. Selma Gürbüz, bu ortamı kurgularken karnavalesk terimini eğlenceye dayalı anlamından uzaklaştırarak toplumsal açıdan keskin sınırların silikleştiği, zıtlıkların yan yana durduğu yeni bir özgürlük alanı yaratıyor. Sanatçıların üretim pratiklerinde bu türden yenilikçi alanlara meyletmesini çok önemli buluyorum. Gürbüz de; dans eden, kavga eden, meydan okuyan, eğlenen, savaşan, söylenen, kısaca yaşamda “var olan” figürler aracılığıyla, hem kendi resim dilini hem de baş roldeki kimlikleri özgürleştirmiş diyebilirim.

Selma Gürbüz’ün sanatının temelini oluşturan, muhteşem titizlikteki kağıt üzerine mürekkep işlerini beğeneceğinize eminim; ancak benim favorim “Savaş ve Barış” isimli tuval çalışması oldu. Bir meydan muharebesi mi yoksa bir kutlama töreni mi olduğunu kolaylıkla ayırt edemeyeceğiniz bu iş, karnaval temasının tüm çelişkili anlamlarını taşıyor bana göre. Bir sonraki girişiminde tuvalden bağımsızlaşarak kendi hareketli dünyalarına ulaşacaklarını öngördüğüm figürlerin şimdiki aşamalarını görmek için sergiyi mutlaka ziyaret etmenizi öneririm. 8 Nisan’a dek vaktiniz var.

Sanatseverleri bekleyen derinlikli bir başka sergi de Vahit Tuna’ya ait. Sanatçının “Pşisel Sergi” başlıklı sergisi, 4 farklı mekânda eş zamanlı olarak izleyiciyle buluşuyor. Galerist, Alt Sanat Mekânı, MARSistanbul ve REM Art Space’te birbirini tümleyen işlerin izini süreceğiniz sergi, tıpkı Psişe kavramının içerdiği gibi farklı şekilde var olan ama bir aradalığı yadsınamaz “şey”lere odaklanıyor. Geniş anlamıyla kolektif bilinçaltından, dar anlamıyla da kişisel geçmişine dair izlerden hareketle sergiyi kurgulayan sanatçı, yalnızca görsel olanla değil işitsel, ruhsal ve düşünsel açıdan da yapıtlarla ilişki kurmamızı bekliyor. Sırasıyla mekânları gezerken anlamlandırmak istediğim yerleştirmelerin fikirsel yönden bütünlenebilmesi için sabırsızlık etmeden sonraki sergi alanına devam etme gerekliliği beni çok etkiledi. Bu yönüyle de izleyici için deneysel ve ilgi uyandırıcı bir sergi izleme pratiği geliştiren Tuna’yı tebrik ediyorum.

Sanatçının çocukluğuna ait anıların ışığında, güncel meselelerin kendine yer bulduğu çok yönlü çalışmalar arasında benim en çok beğendiğim, Sait Faik Abasıyanık’ın Sarnıç isimli hikayesinden bir alıntının yazılı olduğu mermer yerleştirme oldu. Zaman-mekân-bellek üçgeninde salınan metaforların, en güçlü şekilde zihinden dışarı taştığına tanık olduğumuz işin bu olduğunu düşünüyorum. Kentin farklı yerlerine yayılmış mekânlarda, bir yap-bozun çözülüşüne dahil olmak istiyorsanız bu sergiyi kaçırmamalısınız. 8 Nisan’a kadar devam ediyor.


print