HAFTANIN SERGİLERİ

İlgiyle takip ettiğim iki genç galericinin Galata’daki mekânı Öktem&Aykut, Bora Başkan’ın “Herhangi Yapılar” isimli solo sergisini ağırlıyor. Üretim pratiğini, felsefi metinler ve görsel temsiller arasındaki bağlantılar üzerine kurgulayan Bora Başkan, önceki işlerinde bıraktığı noktadan hareketle yeni bir kavramsal alana giriş yapıyor. Birbiri arasında önceliği ya da ayrıcalığı bulunmayan olgu ve durumların fikirsel alt yapısıyla örtüşen ifade dilini, desen, çizim ve heykellerinde yetkince kullanan Başkan, benim beğendiğim genç isimler arasında. Çalışmalarının oluşum sürecinde usta ressam Yüksel Arslan’dan etkilendiğinin altını çizen sanatçı, Arslan’ın resimsel yaklaşımını kendi kavramsal öğeleriyle birleştirerek özgün bir üslup yaratıyor. Hem gözünüze hem de zihninizin derinlerine hitap edecek nitelikteki bu özel sergiyi 25 Mart’a kadar gezebilirsiniz.

Pilot galeri, Çağrı Saray’ın “Unutmanın Eşiği” isimli kişisel sergisiyle bizi buluşturuyor. Toplumsal düzlemde anıtsallaştırılmış; Dolmabahçe Sarayı, İstanbul Üniversitesi, İstanbul Resim Heykel Müzesi, AKM, Haydarpaşa Garı gibi ideolojik açıdan “kutsal” mekânların muhteşem çizimlerine hayat veren sanatçı, bu yapıların geçmişten bugüne biriktirdiği hatıralara yeniden bakmayı öneriyor. Bir yandan belleğimizdeki imgeleri usta bir gerçekçilikle korumaya çabalarken diğer yandan tarihsel süreçteki kayıp ve silik noktalara işaret eden Saray, şimdinin gözünden bir kentin sembollerini belgeliyor. Benim asıl önemsediğim nokta, bu belgelemenin objektif bir konumdan yapılmış duyarsız bir tasvirin ötesine geçerek duygusal bir koruma içgüdüsü taşıyor olması. Bu da Çağrı Saray’ın ifade dilindeki başarısı diyebiliriz. Sergi 8 Nisan’a kadar devam edecek, mutlaka görmelisiniz.

Kavramsal yönü güçlü işleriyle öne çıkan Yeşim Ağaoğlu’nun, Azerbaycan, Gürcistan, Bosna Hersek, Norveç’ten sonra Türkiye’deki ilk kişisel sergisi “son zamanlarda – zor zamanlarda”, Poligon ‘The Shooting Gallery’de görücüye çıkıyor. Son dönemde hepimizi kuşatan gerilimli gündeme sergi ismiyle gönderme yapan Ağaoğlu, bu şiddet ortamında üretmenin, gelişmenin, geliştirmenin, ilerlemenin bir sanatçının işlerine nasıl tezahür ettiğinin dökümünü yapıyor. Benim Yeşim Ağaoğlu’nda özellikle beğendiğim nokta, işlerinde kendisine dair içsel müdahaleleri ön planda tutması. Böylece sanatçının ruhsal ve zihinsel dünyasıyla kolaylıkla iletişime geçebiliyorsunuz. Bu serginin sıra dışı bir de özelliği var; henüz bitmemiş ve bitmeyecek. Ağaoğlu, sergi süresince tamamen rastlantısal zamanlarda çeşitli ekleme, çıkarma, değiştirmeler yaparak düşünsel sürecini çalışmalarına yaymaya devam edecek. Bu açıdan birden kez ziyaret etmek kaçınılmaz oldu, 1 Nisan’a dek vaktiniz var.

Ekin Saçlıoğlu, “Bunlar Fabl Değil Çocuklar” adlı 8. kişisel sergisini Galata Rum Okulu’nda açtı. Baş kahramanların soyu tükenmiş ya da tükenmeye yüz tutmuş canlılar olduğu sergide, desenler, resimler, heykeller ve yerleştirmeler, halen varoluş mücadelesi veren hayvan türlerinin ve yaşayan fosil bitkilerin hikayelerine yer veriyor. Galata Rum Okulu’nun taşıdığı geçmişe referansla, çok sayıda çocuğun belleğinde yer etmiş bu mekânı açık bir kitaba dönüştüren Saçlıoğlu, metaforlarla bezeli bu anlatım biçimiyle beğenimi kazandı. Sanatçının doğa – insan ilişkisini, varoluş ve yok oluş kavramlarını incelediği bu önemli sergiyi 1 Nisan’a dek görmenizi öneririm.


print