KENDİ PR’INI YAPAN SANATÇI

Çağımızın en önemli konusu artık üretimlerin hedef kitlesi, alıcı ya da izleyici ile buluşabilmesi. Dijital çağın iletişim araçları konusundaki devrimi ve yayılımının bir getirisi olarak da doğru tanıtım/pazarlama stratejisi kurabilmek, sanat sektörü için de olmazsa olmaza dönüştü.

Peki sanatçılar için kendi tanıtımlarını yapmak nasıl bir süreç?

Atölyesinde onlarca eserini tutmakta olan bir sanatçının üretimlerinden haberdar olabilecek kişi ya da kurumlara ulaşması nasıl mümkün oluyor? Elbette sergilerde varlık göstermek, web sitesi kurmak, sosyal medya hesaplarını güncel tutmak gibi seçenekler günümüzde herkesin uyguladığı yöntemler. Ancak bunun sınırları ve verimliliği konusunda neleri gözetmeli?

Sanatçıların izleyici kitlesi oluşturması ve bu kitle ile bağlantıda kalmasının yolları ve sürekliliğine dair çokça yazılıyor. Ben de bu konuda bir özet hazırlamak istedim.

Pazarlama kelimesi oldukça ürkütücü duyulsa da aslında ortaya koyulan üretimin biçiminden içeriğine dek her aşamasını doğru şekilde aktarmanızı sağlayan en etkili alan. İlk etapta bir sanatçının kendisini mümkün olduğu kadar objektif bir gözle değerlendirip, pratiğini ünik kılan niteliklerini keşfetmesi gerekir. Bu keşfin bir uzantısı olarak teknik, disiplin, süreç ve fikirsel alt yapıya ilişkin detaylıca yazılmış bir manifesto da çok önemli.

Genel izleyici profiliyle henüz karşılaşma yaşamadan önce daha kişisel bir alandaki, yakın çevreden kişilerin fikirlerine danışmak da kendini değerlendirme sürecinin mühim bir parçası. Aile ve arkadaş çevresinin, sanatçının ne yaptığına dair edindiği izlenimler daha geniş bir kitlenin algısını sorgulamadan önce varılması gereken ilk durak olarak görülüyor.Dijital iletişim araçlarının giderek çeşitlendiği bu dönemde, hangi yöntemin daha doğru olduğuna karar verme kısmı ise sanatçının kendisini en iyi ifade ettiği biçimle doğru orantılı. Yazmak konusunda kendisine güvenmeyen bir sanatçının blog açması yerinde bir tercih değil elbette. Neyse ki sosyal medya bu anlamda hem görsel hem de metinsel ağırlığı kendinize göre ayarlayabileceğiniz seçeneklerle dolu. Burada kilit nokta belki de deneysellikten kaçınmamak. Özellikle sosyal medya hesaplarındaki paylaşımların aldığı etkileşimleri test ederek sanatsever izleyici kitlenizin ilgisini çeken üslup ve dili kısa sürede keşfetmek mümkün. Sanatçıların kendi hesaplarını promote ederken de yaratıcılıklarından ödün vermemeleri ve alışılmış kalıpları kırmaları çok önemli. Elbette en çok üzerine durulması gereken ise web sitesi. Artık web sitesi hazırlamanın epeyce kolaylaşmış olduğunu düşünürsek ulaşılmak istenen sanatçıyla ilgili en doğrudan ve hızlı bilgi sahibi olma yöntemi kişisel sitesini ziyaret etmek. Sosyal medya hesaplarının yetersiz kaldığı pek çok konuda en efektif tanıtım yöntemi halen daha web sitesi kullanmak. Biyografiden manifestoya, sergi arşivinden hakkında çıkan haber ve yazılara dek pek çok önemli materyali bünyesinde tutma imkanına sahip olması web sitesi kullanmayı ayrıcalıklı kılıyor. Bunun yanı sıra sektörel ağını genişleten bir sanatçı için kişisel emailing listesini güncellemek olmazsa olmaz bir konu. Yine bu alandaki programların sunduğu sayısız seçenekle düzenli olarak izleyici kitlesini sergilerinden, yeni üretimlerinden haberdar eden bir sanatçı elbette bir kaç adım önde olacaktır. Bu kitle içerisinde daha yakın ilişkiler kurduğu kişiler için ise özel teşekkür, davet ya da bilgilendirme e-postaları atmak sıcaklığı pekiştirecektir. Buradaki önemli nokta; dijital düzeydeki tüm bu etkileşimlerin somut geri dönüşleri olmuyormuş gibi görünse de tanıtımın doğası gereği izleyicide mutlaka bir iz bıraktığını unutmamak olsa gerek. Sanatçıların bu unsurları göz önünde bulundurup kendi PR’larına ağırlık vermelerini kesinlikle destekleyenlerdenim.


print