METİN ÇELİK “POST-APOCALYPTIC”

Yeni sezonda kapılarını açan birbirinden başarılı sergiler arasında gözden kaçmaması gereken bir çalışma, izleyiciyle buluştu. Metin Çelik’in “Post-Apocalyptic” isimli sergisi, sürprizlerle dolu sıra dışı bir deneyimin kapılarını aralıyor. Bağımsız bir mekânı yeniden inşa ederek bir yıkımı tüm sertliğiyle en başından kurgulayan Çelik, izleyicinin bizzat sergiye müdahil olduğu, interaktif bir “ortam” yaratıyor. Binadan içeriye girip yönlendirmeyi takip ettiğinizde, alışılmışın oldukça dışında bir sergi alanıyla karşılaşıp tereddüte düşmeyin. Terkedilmiş, yıkılmış, bombalanmış; kısaca savaş sonrası bir harabeye dönüşmüş olan o korkutucu yer, serginin ta kendisi. Kısa bir süre sonra karanlığa alışan gözleriniz, eserin yerini bulabilmek için etrafı incelerken o harabedeki tüm detayları ve referanslarını keşfetmeye başlayacak. Doğal bir yönelim ile ışığa doğru ilerlediğinizde ise sürprizin burada bitmediğini fark ediyorsunuz. Arkanızda kalan kıyamet sonrası (post-apocalyptic) yıkımın timsalini, tertemiz ve steril bir odayla tamamlayan sanatçı, direk olarak algılarınızı hedefe alıyor.

Fernand Leger’in 1. Dünya savaşının ertesinde “Savaşın geldiğini gören olmadı. Saklanmış; kılık değiştirmiş, çömelmiş; toprağın rengine bürünmüş savaş. Kör göz hiçbir şey görmedi.” sözüne paralel bir bakış açısından yola çıkan Metin Çelik; görmezden gelinen her tür yıkımın yenisini doğurduğu bu çağda, nefes alma ihtiyacından doğan sanatsal bir direnişin resmini çiziyor. Üstelik yine alışılmışı alt üst ederek eskiz ebatıyla yağlıboya tuval resmi boyutunu ters yüz ediyor. Aynı imgeyi iki farklı teknikte ustaca resmeden sanatçı, çözülmeyi bekleyen ipuçlarıyla dolu, sembollerin hakimiyetinde bir dünya yaratıyor. Bugün toplumca kanıksanan şiddet sarmalını odağına alan Çelik, eleştirisini aynı zamanda sanat ortamının sorgulanmayan pratiklerine de yöneltiyor. Üreten taraf olarak sanatçının “gösterme” sorumluluğunu üstlenen Çelik, endişe ve tedirginlikten kaçmak yerine yüzleşmek gerektiğini ancak bu şekilde giderek daralan alanlarımızı feraha kavuşturmaya yöneleceğimizi hatırlatıyor. Sığındığımız tüm steril alanların işlevini, bizi korumak yerine mücadele etme dürtümüzü harekete geçirmek için gerekli zihin berraklığını ve sükuneti sağlamak olarak güncelliyor.

Serginin bütünsel bir enstalasyon olarak derin anlamlar içeren yapısına dair daha fazla ipucu vermeden mutlaka rotanızı almanızı öneriyorum. Tophane’deki bağımsız mekân #Mebusan25’te 1 Ekim tarihine dek izlenebilir.


print