PERA’YA YAZ GELDİ

Pera Müzesi, güneşin giderek yüzünü daha çok gösterdiği bu ılık günlerde, yaz günlerinin özlemini dindirecek bir sergiye ev sahipliği yapıyor. Titiz bir arşiv çalışmasının ürünü olan “İstanbul’da Deniz Sefası: Deniz Hamamından Plaja Nostalji” başlıklı sergi, tarihsel bir izlek altında keyifli bir deneyim sunuyor.

Pera Müzesi ve İstanbul Araştırmaları Enstitüsü ortak çalışmasıyla İstanbul kent tarihine ışık tutan sergi, 1870’lerden 20. yüzyılın ortalarına uzanan bir geçiş döneminin öyküsünü, koleksiyon ve arşiv materyalleri ile canlandırıyor.  Küratörlüğünü tarihçi, yazar ve akademisyen Zafer Toprak’ın üstlendiği sergide, Cumhuriyet ile birlikte dönüşen toplumsal yaşam dinamikleri ve kentlinin değişen hayat koşulları, belgeselvari bir bakışla ele alınıyor. Fotoğraftan dergiye, karikatürden kitaba kadar türlü orijinal malzemelerle renklendirilen sergiyi, büyük bir zevkle gezdiğimi söylemeliyim. Pera Müzesi’nde alışık olduğumuz sanatsal içerikli sergilerden farklılık gösteren İstanbul’da Deniz Sefası, vadettiği nostaljik bir yolculukla, hem bir dönemin toplumsal normlarını yeniden öğrenmeyi hem de bir kuşağın gündelik yaşamından eğlenceli ayrıntılarla neşelenmeyi mümkün kılıyor. Mekânsal düzenlemede de serginin konseptinin ön plana çıkarılmış olmasını, izleyicinin dikkatini kanalize etmesine yarayan yerinde bir seçim olarak değerlendirdiğimi söylemeliyim. 1800’ların sonlarında dışarıya kapalı deniz hamamları sayesinde ferahlama imkânı bulan İstanbullu’ların 1900’lerin ortalarına yaklaşırken plaj kültürünü keşfetmesinin ve sahil kenarlarını sosyalleşme alanı olarak yeniden tanımlamasının öyküsünü izleyebileceğiniz sergide çeşitli sürprizler de sizi bekliyor. Atatürk’ün denize girdiği video görüntüleri, İsmet İnönü’nün, özel koleksiyondan ödünç alınmış plaj kıyafetleri, dönemin meşhur Çilingoz gazozları ve taşıma teknesi, İhap Hulusi’nin tasarladığı yaz temalı Milli Piyango biletleri serisi bunlardan yalnızca bir kaçı. Sergide, yerli ressamlarımızın gözünden plaj kültürüne geçişin nasıl tasvir edildiği kısmı da ihmal edilmemiş. İbrahim Çallı, Sami Yetik, Melek Celal Sofu, Pertev Boyar gibi dönemin önemli isimlerince resmedilen tablolarda, naif bir kent ve insan panoraması izlemek mümkün.

İstanbul’da çağlar boyu evrilmeye devam eden sosyokültürel yapıya, plaj kavramı üzerinden eğilen İstanbul’da Deniz Sefası, büyük oranda I. Dünya Savaşı ile belirlenen devrim niteliğindeki dönüşümlerin, tarihsel ve sosyolojik kaynağına da geniş bir perspektiften bakıyor. Böylece serginin tematik alt yapısının derinliği de göz dolduruyor. Başlarda deniz; ticaret, seyahat, liman, manzara gibi çağrışımlarla anlam kazanırken, Cumhuriyet’le birlikte gelen laik ideolojinin katkısıyla, özgürlük ve toplumsal görünürlük gibi kavramlarla değerlendi. Bu süreçte Rus İhtilali’nden kaçan Ruslar’ın da etkisine etraflıca değinilmesi sergiye dair önemli bir ayrıntı bana göre. Kültürlerarası etkileşimin gündelik toplumsal yaşamda köklü değişimlere sebep olacak düzeyde olması, serginin izleyiciye verdiği anlamlı mesajlardan biri. Serginin kapanışında ise 1960’larda hızla başlayan betonlaşma ve kentsel dönüşümün soğuk yüzüyle karşılaşıyoruz. Her kuşaktan izleyicinin nostalji rüzgârıyla gezerek bilgi sahibi olacağı bu keyifli sergiyi mutlaka görün derim, 26 Ağustos tarihine dek vaktiniz var.


print