Çağdaş Asya Sanatı

2008 senesinde yaşanan finansal kriz tüm dünyayı etkileyen küresel bir felaketti. O sene New York sanat dünyası Asyalı sanatçıların akınına uğradı. Kaleyi içeriden fethettiklerine inandığım bu sanatçılar, ileriki yıllarda Asya Çağdaş Sanatının yükselmesine hatta zirveye oturmasına sebep oldular.

Son senelerde Asya ülkelerinin sosyal, politik ve ekonomik anlamda geçirmiş olduğu değişimleri kavramadan onların çağdaş sanat dünyalarını anlamanın zor olduğunu düşünüyorum. Asya kaplanları olarak anımsadığımız Tayvan, Kore Singapur, Hong Kong, Çin ve Japonya ekonomileri yükselişe geçen ülkeler arasında yer alırken, Avrupa’da dünyanın öbür tarafında olanları merak ile takip ediyordu. Özellikle Çin, Amerika’nın mercek altına aldığı bir devletti.

Milenyum yılı olarak akıllarda kalan 2000 senesi, Çin’in sanat ve kültürel anlamda dönüm noktası oldu. Çinli, politik aktivist ve sanatçı Ai Weiwei, Çin Devleti’ni demokrasi ve insan hakları konusunda açık bir şekilde kritize etmesi ile dikkatleri üzerine çekti. Devlet içinde oluşan yolsuzluk, rüşvet ve örtbas olaylarını gündeme getirmesi onun tutuklanarak 81 gün suçsuz bir şekilde hapis yatmasına sebep oldu. Sanatçılar arasında büyük tepkiye yol açan bu olay Ai Weiwei’yi halk kahramanı yaptı. Geçen sene dünyanın en güçlü sanatçısı seçilen Ai Weiwei, insan hakları savunucusu olarak lider konumuna geldi. Totaliter rejime karşı verdiği savaş, onu efsane yaparken 1993’de uzun süre kaldığı Amerika’dan Çin’e dönme kararı aldı. Çin’de kültürel hareketlenmeyi başlatan sanatçı, Şangay Bienali’nin organizatörlüğünü yaparak Çin’in ilk uluslararası sanat sergisini düzenledi. 2005 yılında, Çin’in ilk kez Venedik Bienali’nde yer alması ve devletin 2015’e kadar 1000 adet yeni müze kuracağına dair söz vermesi atılan çok önemli adımlardı. Çin Devleti uyguladığı yeni stratejik, kültürel, diplomatik girişimler ile önemli sponsorlar bularak yurtdışında sergiler açtı. Uzun zamanlar kültürel devrimin uzantısı olan geleneksel Çin sanatlarına önem vererek milli kimliği destekleyici aktiviteler yapan Çinliler, günümüzde ise Avangard ( öncü, yenilikçi) sanatı benimseyerek küresel statülerini yükselttiler.

Amaç, Batının dikkatini dünyanın diğer yarım küresinde bulunan bu egzotik ülkeye çekmekti. New York’ta iki büyük önemli müzenin biri Çinli, diğeri Japon iki sanatçıya sergi açması, sanat eleştirmenlerinin, koleksiyonerlerin ve halkın dikkatini çekti.

2009 senesinde Guggenheim Müzesi’nde ziyaret ettiğim Cai Guo –Qiang’in ve Takashi Murakami’nin Brooklyn Müzesinde retrospektif açması Amerika’da büyük ses getirdi. Günümüzde önemli Amerikan müzeleri, koleksiyonlarına eser satın alımlarını Vietnam, Çin, Hindistan gibi batılı olmayan ülkelere kaydırdılar. Son dönemlerden aklıma gelen ilk örnekler; Guggenheim Müzesi’nin Hintli Sanatçı Amar Kanwar’ı ve Taylandlı sanatçı Araya Rasdjarmrearnsook’un video çalışmalarını koleksiyonlarına katması oluyor. Ülkelerinde star olan bu sanatçılar, kültürel altyapılarındaki Asya kültürüne ek olarak modern teknolojinin yardımı ile farklı ve yeni malzemeleri bir arada kullandıkları çalışmaları ile sanatseverlere değişik tatta eserler sundular.

Ekonomik ve kültürel anlamda küreselleşme ve kitlesel, kentsel dönüşüm uluslararası sanat dünyasının dikkatini Asya’ya çevirdi. Şu bir gerçek ki Asyalı sanatçılar, uzun ve zengin tarihi geçmişlerinden dolayı diğer meslektaşlarından bir adım daha öndeler.

Yoğun bir nüfus yapısına sahip bu ülkeler, ekonomik refahın getirdiği avantajları kullandılar. İç piyasanın hareketlenmesi sanata meraklı bir kitleyi de beraberinde getirdi. Sanat için alt yapı tesisleri oluşturan Asyalı devletler, galeriler, müzeler, müzayede evleri, sanat bienalleri, trienalleri, bölgesel sanat festivalleri ve müze sempozyumları düzenleyerek insanları bilinçlendirmek adına çalışmalar yaptılar. Öte yandan Amerika, kimlik politikaları ve çok kültürlülük temalı sergiler düzenleyerek, Asya- Amerika arası sanat hareketini başlattılar. Artık, Asya çağdaş sanatı uluslararası sanat dünyasına entegre olmuştu. Kanımca, batılı koleksiyonerler ve sanat simsarları arasındaki “pazar spekülasyonu” da Asyalı sanatçıların büyümesindeki en önemli etkenlerden birisi.

Sotheby’s Müzayede evi 2006’da ilk Asya çağdaş müzayedesini New York’ta gerçekleştirerek 13 milyon dolar , aynı yıl rakibi
Christie’s ise Çağdaş ve Modern Asya Sanatı müzayedesi yaparak 17.8 milyon dolar gelir elde etti. O yıllarda bu veriler gösteriyor ki Asya sanatı artık bir yatırım aracı oluyor. Pinault , Bernard Arnault, Saatchi Ve Eli Broad gibi dünyanın önemli koleksiyonerleri zaman içinde koleksiyonlarına Asyalı sanatçıları da dahil ediyorlar. 2013 senesinde Sotheby’s müzayede evinde
Çinli sanatçı Zeng Fanzhi’nin “ The Last Supper ( son akşam yemeği)” tablosu 23.3 milyon dolar gibi rekor bir fiyat ile satılarak çağdaş Çin sanatında en yüksek fiyata satılan eser oldu.

Kanımca,1980 ve 1990’larda batılı sanat tarihçileri tarafından küçümsenen Çağdaş Asya sanatı, barındırdığı dinamik nüfus ve zenginlikleriyle dünya sanat haritasında her zaman önemli bir yere sahip olacak.


print