LONDRA OCAK-ŞUBAT SERGİLERİ

Londra’da bu hafta White Cube, Hauser & Wirth, Pace gibi öne çıkan galerilerden bazılarında görme fırsatı bulduğum; Friedrich Kunath , Zhang Enli, Mingei, sergilerine dair notları sizinle paylaşmak istiyorum.

White Cube/ Friedrich Kunath “I’m Running out of World “

Friedrich Kunath ‘ın “I’m Running out of World “sergisindeki işleri post-modernizm ve nihilizm arasında yer alırken sergi tablo ve heykellerden oluşuyor. Bilinç ve gerçeküstü konuların ele alındığı çalışmalar; fantezi ile gerçek olanın buluştuğu anları yansıtan gerçekçi işler. Öyle ki; sergide yer alan eserlerde tatil kartpostalı alıntılarından, yılbaşı kartlarında yer alan karlı görüntülere, güneşin batışının resmedildiği canlı renkli tablolardan, kolajlara kadar farklı ama kuvvetli çalışmaların yer aldığını görüyoruz. A4 not defteri formundaki resimler ve tüm çalışmaların hepsi popüler görsel kültüre göndermede bulunan ve hayatın gerçeklerini yansıtan, sanatçının deyimiyle; “Real Realities” tabloları.

Hauser & Wirth /Zhang Enli “The Box”

Unutulmuş mekanların ve objelerin sanatçısı olarak tanınan Çinli sanatçı Enli, nesnelerin melankolik portrelerini ve günlük hayattan mekanları heykel, yerleştirme ve tablo gibi medyalar üzerinden seyirci ile buluşturuyor. İnsanların gündelik yaşamda her daim kullandığı objelerin resmedildiği çalışmalarda sanatçı, sanki çağdaş yaşamın sıradan, yavan hallerini belgeliyor gibi. Teknik olarak geleneksel Çin fırça boyama tekniğinin hakim olduğu yağlıboya tablolar üzerindeki ince kalem ile çizilmiş sanki kontur hissi veren kafesler ve hatlar, inanılmaz titiz bir çalışmanın ürünü. Sanatçının İşlerine dikkatle baktığımda devamlı olarak bana şunu hatırlatıyor; tablolarda herhangi bir nesnenin direk replikasının değil, tam tersine her birinde artistik farklı bir dilin olduğu gerçeği . Başka bir ifade ile direk o objeyi kopyalamayıp, doğadaki örneklerine benzeterek bir görsellik ortaya çıkarması gibi. Sanatçı eserlerinin üretim aşamasında fotoğraflardan ve çizimlerden yararlanıyor. Kullandığı pastel renkler sanki o nesne orada değilmiş gibi sadece hatları belirlenmiş gibi yansıtılıyor.

Pace london / Mingei / “Are you here?”

Mingei : Japon folk el sanatı akımını anlatan bir sergi. Sergi çağdaş sanatta ustalığın (gelenekselin/ zanaatın) varlığını araştırıyor. Küratör Nicolas Trembley tarafından düzenlenen sergide; Josef Albers, Noguchi, Sugimoto, Lee Ufan gibi dünya çağdaş sanatının önemli isimlerinin işleri yer alıyorken, aynı zamanda ismi hiç tanınmayan zanaatkâr insanların da işleri ile beraber tek bir iş olarak sergileniyor. Tablolar, heykeller, seramikler, kağıt üzeri çalışmalar, tekstil, mobilyalar hepsi bir vitrin içinde sunuluyor. Bu vitrin etnografık sergilerden ilham alınarak yapılmış. Gösterim sistemi ve müze kalitesindeki işler serginin ana temasını oluşturuyor. Mingei hareketi 1926 yılında kuruluyor. O dönem Japonya her alanda büyük bir gelişme içinde. Askeri emperyalizm, nasyonalizm, batılılaşma ve şehirleşme gibi hareketler farklı kültürleri ile farklı insanları bir araya getiriyor. Bunun sonucunda da sanat anlamında basit, doğal, içten farklı işler üretiliyor. Bu Mingei akımının karakteristik özelliklerini oluşturuyor. Sergide en beğendiğim işlerden birisi Galeri Ropac’ta ki sergisinden anımsadığım Lee Ufan ‘a ait bir tablo. Noguchi ve Sugimoto’nun heykelleri de etkileyiciydi. Çağdaş ve gelenekselin karışımından oluşan bu sergi görülmeye değer.


print