TÜRKİYE’NİN MONALİSA’SI “ÇOCUK GELİNLER”

Tabuları yıkan çarpıcı söylemleri ve cesur performansları ile tanıdığımız, Şükran Moral’in “B[R]YZANZ”  isimli kişisel sergisinin teması, yine  kadına ve çocuklara şiddet. Yurt içi ve yurt dışında önemli sergi ve koleksiyonlara girmiş olan Moral’in işleri, kadının toplumdaki yerini sorgularken, kimlik, cinsiyet, göç, ölüm, gibi konuları ele alıyor. Sanatçı, performansları için seçtiği, akıl hastanesi, genelev, hamam, morg, gay barlar gibi underground mekanlarla gündelik hayatın gerçekliği ve sanat arasındaki sınırı yok etmeyi amaçlıyor. BRYZANZ isimli sergi, Almanya’da  Edith Russ Haus für Medienkunst’te 31 Ağutos’a kadar izleyenlerini bekliyor.

 

Serginin içeriğinden biraz bahsedebilir miyiz?

Serginin ismi BRYZANZ, kaos çıkaran, karşı çıkan, ses getiren, kontrol dışı çok zengin çağrışımları olan bir kelime. Kökeni Bizans’tan gelen, geldiğim yere yani İstanbul’lu olmama bir gönderme aynı zamanda. Bu sergi neredeyse benim küçük bir retrospektif sergim oldu. 20 senelik sanat hayatımın özeti gibi. Konusu her zamanki gibi erkek egemen toplumun karanlık yüzünü ortaya çıkarmak, görsel deşifre.  Sergide ,2010 yılında yaptığım “Evli, üç erkekle” performansımın videosu, Hamam ve Bordello işleri, 2014 tarihli “Tales to a young girl” isimli yeni bir video enstalasyonum  ve  Mirror isimli animasyon işim yer alıyor.

‘Çocuk Gelin’ sergideki yeni işin. Bu eserinin fikri nereden çıktı ?

Çocuk –Gelin aslında 2009 Yılında Kazım Taşkent Galerisi’ndeki kişisel sergimin bir devamı. “Love and Violance” isimli sergimde küçük kız çocuklarına yapılan sünneti ve çocuk yaşta evlendirmeyi ele almıştım. O sıralar bu konu çağdaş sanatın konusuna girmemişti. Aynı sergide, gelinlikle dans eden acıklı şarkılar söyleyen küçük kızlar da vardı. Türkiye’de günde beş kadın cinayetinin olduğu ve küçük kız çocuğu evliliklerinin giderek rutinleşmesi, olağanlaşması gerçeği ile yaşıyoruz. Kafamda birebir 12 – 13 yaşında, üzerinde altın ve paralar takılı olan bir küçük kız çocuğu canlandırdım, olayı daha da abartmak için hamile olduğunu varsaydım. Amacım, çıplak ayaklarından kan damlayan bir kız çocuğu heykeli ile sıradan hayatımız akıp giderken bu gerçeği sarsıcı bir şekilde görünür kılmaktı. Bu kız çocuğu Türkiye’nin Monalisa’sı. Gözlerinde ve dudaklarında insanlığımızı sorgulayan. Önündeki klasik yatak da, zifaf gecesinin yani çocukluğunu öldürülüşünü aynı zamanda geleceğinin de olmayışını temsil ediyor. Geleceğimize ve tehlikeye işaret etmek için yataktan kanlı bir Türkiye haritası yaptım.Cahil bırakılan bir çocuk nasıl çocuk yetiştirir ki? Gelecekte cahiller ordusu bizi bekliyor olacak…

Sosyolojik sorunlara karşı olan duyarlığına hayranız. Bu duyarlılık ve cesaretin nereden geliyor?

Çocukluğum çok zor geçti. Okumak isteği ve ailen bazı nedenler yüzünden seni okutmak istemiyor. Okula gidebilmek için verdiğim mücadeleyi asla unutmadım. “Başını bağlamak” diye bir deyim vardır.  Çok anlamlı buluyorum buradaki “bağlamak” kelimesini .Tıpkı  bir hayvanı bağlamak gibi… Ki hayvanlar da bağlanmamalı bence.

Aile kavramını sorgulayan “Tales to a young girl” isimli video bize ne anlatıyor?

“Bir Kız Çocuğuna Masallar” isimli video ancak dışarıdaki küçük bir delikten,  diz çökülerek izlenebiliyor. Videoda ders çalışan küçük bir kızın hayatının, nasıl kabusa döndüğü anlatılıyor. Gölgelerle sünnet edilen, gelin edilen ve de asılan küçük bir kızın başına gelenler. Bu masalın kahramanı da, o masalı dinleyecek yaşta küçük bir kız çocuğu. Diz çöktürerek seyirciyi burada cezalandırmak istedim.  Hem diz çökme hem de özür dileme ikisi bir arada. Çocuk-Gelin ve Karanlık Aile işlerim birbirinin devamı. Aile kavramını, iki  yüzlülüğü yerle bir eden, gerçeklerle yüzleşmemizi sağlayan bir iş.

Serginin genel resmini oluşturan sorunları nereden yola çıkarak ele aldın ?

Türkiye’den yola çıktım ama mesela Almanya’daki sergimin küratörü Basın toplantısında şöyle bir konuşma yaptı “Çocuğa karşı şiddet sadece Türkiye’de değil Almanya’da da çok var ve bunu yüzdesi giderek artıyor. Sanatçının bize bunu hatırlatması çok önemli …” diyerek başladı konuşmasına. İşte sanatın evrenselliği de burada. Kana bulanmış şilteden yapılan bir Türkiye haritası aynı zamanda son senelerde yaşanan olayların özeti. Çocuklarını koruyamayan bir ülke haline geldik. Yatak, dinlenme, uyuma çoğu kez de sevişilen,  güzel, faydalı bir eşya hayatımızda ama herkes için değil. Türkiye yatağında, kimisi rahatça uyurken kimisi çocukluğunu, canını, malını kaybediyor. Kuvvetli bir metafor.

 


print