KES – YAPIŞTIR

Bu hafta ki yazımı bir resimleme tekniği olan “kolaja” ayırmak istedim. Son zamanlarda yurt dışı sergilerde sıklıkla rastladığım çalışmalarda çağdaş sanatçılar modernist geleneği yeni taktikler ve yeni medya ile güncelleştiriyorlar.

Geçen sene “2013 Turner Prize” ödülü sahibi Fransız sanatçı Laure Prouvost’un Whitechapel Galeri’de (Londra) gördüğüm ensatalasyonu yeni kolaj tekniğinin en güzel örneklerindendi. Eserin vurucu noktası, buluntu siyah beyaz fotoğraflar,  kabaca kesilmiş boyalı parçalar ve dupduru suda kıpırdanan ayak parmakları ile nefes alıp verirken açılıp kapanan bulanık ağızların filime alınmış görüntülerini yayınlayan düz ekran televizyonlarla süslenmiş yaklaşık 22 metre uzunluktaki panaromik ve dairesel tuvaldi. Sanatçıya ödül kazandıran bu çalışma düşe benzer montajı ve kurgusu ile geleneksel kolaj tekniğine farklı bir bakış açısı getirmiş. Birbirleri ile ilişkisiz gibi görünen, hatta aykırı gibi duran malzemeleri bir araya getirip beklenmedik bir görüntü sunarak bizleri şaşırtan ve farklı formların da kendi aralarında bir iletişim içerisinde olabileceğini bizlere gösteren bu tip çalışmalar her zaman ilgimi çekti. Whitechapel’in küratörü Hermann’ın bir söyleşisinde ifade ettiği gibi “İçinde yaşadığımız kültür bir nevi kes-yapıştır kültürü haline geldi” bu anlamda kolaj günümüz imaj dünyasına bir alternatif sunarken yaşadığımız dünyanın gerçeğini hatırlatıyor ve görsel sanat anlamında da özgün ve farklı bir deneyim yaşatıyor.

Kolaj ve asamblaj tekniği ile bilgiyi insanlara başarılı bir şekilde aktaran diğer önemli bir isim ise İsa Genzken. Sanatçının üç boyutlu kolaj çalışmaları zaman kavramını alt-üst ederken insanın kırılgan ve savunmasız haline de göndermelerde bulunuyor. 2012 yılında Houser & Wirth Galeri’de ki sergisinde sanatçı gündelik eşyaları bir araya getirerek kurguladığı eserlerinde klasik heykel anlayışını sarsarak izleyenlere farklı bir deneyim yaşatmıştı.

Günümüzde birçok çağdaş sanatçı tarafından kullanılan bu teknik farklı bir sunum ve anlatım unsuru oluştururken, sanatçının da yeni keşifler yapmasını sağlıyor. Örneğin Amerika’lı sanatçı Jeff Koons’un foto_realist resim serilerindeki kolajlanmış kompozisyonları, “Kolaj kraliçesi” diye bilinen Wangechi Mutu’nun portreleri, Mark Bradford’un kağıt döküntülerinden yaptığı kolaja dayanan soyut tabloları yeni kolaj tekniğine verebileceğim en güzel örneklerden. Bu teknik üzerinden siyasete, kültüre, pornagrafik ve etnografik kavramlara göndermede bulunan sanatçılar kolajı mizah ile de ilişkilendiriyorlar. Aklıma gelen ilk isim Urs Fischer. “Problem Resimleri” serisinde sanatçı büzüşmüş sigara izmaritlerini ya da sebze meyve imajlarını “Hollywood Portre Fotoğrafları’nın” üzerine yapıştırarak ironik kompozisyonlar yaratıyor.

Picasso ve Braque’ ın kübist dönemdeki çalışmalarında kolaj tekniğini kullanması ile başlayan serüven günümüze kadar bir çok sanatçıya ilham kaynağı oldu. David Hockney, Kurt Schwitters, Richard Hamilton, gibi isimlerin yanı sıra aklıma ilk gelen Türk çağdaş sanatçılarımız; Bedri Baykam, Buğra Erol,  Ayça Telgeren, Nilbar Güreş, İrfan Önürmen, Ergin İnan, Sabire Susuz, Azade Köker ve Burhan Doğançay’ da gerek teknik gerek kavramsal çerçevede bu disiplini kullanmış isimler.

Belleğimde yer eden işler arasında Bedri Baykam’ ın lens baskı tekniği kullanarak ürettiği 4D isimli “holografik kolajları”  bu disipline farklı bir bakış önerisi sunuyor. Eserlerin üzerlerindeki imgelerin ileri geri hareketi kişiyi zaman içinde yolculuk yapıyormuş hissine götürüyor. Sanki kolajın ötesinde farklı bir dünyaya geçiş söz konusu. Yakın zamanda gördüğüm diğer bir eser ise Buğra Erol’un “Bol Şans” isimli sergisinde yer alan, ışıklı kutu içerisine, birbiri üstüne gelen dialar ile oluşturduğu kompozisyonlar, adeta klasik kolaj tekniğine çağdaş bir yorum katıyor.

Dadaistler’in savunduğu gibi “Sanatı herkes yapabilir… Sanatın en amatör ruhlu tekniği kolajı da herkes  yapabilir… Ama gerçek bir metaforik anlatım için acele etmemek, başta anlamak ve anlatabilmek önemlidir.”

 

 

 


print