Sizce sosyal medya gerçekten sanatsal ifadeler için alternatif bir platform oluşturuyor mu? Bu durum sanatçının üretim sürecine nasıl etki edecek?
Vahap Avşar: Yaşadığımız sağlık krizi insanlığın neslini sürdürebilmek için köklü bir değişime ihtiyacı olduğunu açığa çıkarttı. Bu krizin getireceği yeni ekonomik durum sonucunda sergi mekanlarının azalması mümkün ancak sanatın özünde değişeceğini sanmıyorum. Benim sanat anlayışım, sanatçının hem yaşamsal hem de sanatsal sorunlara yeni çözümler, yeni düşünce ve yeni görsel ifade biçimleri üretmesi üzerine kurulu, bu durumda bu yaklaşımın özellikle geçerli olacağını düşünüyorum. İnsanlık olarak topyekün değişmemiz kaçınılmaz bir hal aldı. Aşırı üretim, aşırı promosyon ve aşırı israfın son verildiği bir dünyada hayvanları, doğayı ve diğer insanları sömürmeden yaşayabileceğimiz yeni bir sistem kurmamız zorunlu hale geldi. Sanatçılarda doğal olarak bu değişimin öncüsü olmak durumundalar. Kendi sanatımı bu doğrultuda yararlı bir araç olarak kullanmayı düşünüyorum.
Bana kalırsa sosyal medya yıllardır çok popüler olmasına rağmen alternatif bir platform olamadı, sanat yapmak insanlığın en temel ve eski içgüdülerinden birisi olduğu için doğal yapısında kolay kolay bir değişme olmadı, temelinde değişeceğini sanmıyorum. Sadece biçimsel olarak değişmekte, daha grafik ve hızlı okunabilir işler üretilmekte ancak temelde “iyi sanat nedir“ sorusuna yeni bir cevap veremiyor. Çocukluğumda, 1980 başlarında sanat görgüm, Milliyet sanat dergisi ile sınırlıyken ve bugün elimdeki telefon sayesinde göreceli olarak sınırsız hale gelse de sanat yapma arzumda ve felsefemde köklü bir değişim olmadı diyebiliriz.
Mehtap Baydu: Müzelerin ve galerilerin sergilerini online gösterime açmaları yeni bir şey olmamakla birlikte hiç bu kadar anlamlı olmamıştı. Elbette ki sanat, iletişimin bütün imkanlarını en uçta, en yenilikçi form ve içerikleri kullanarak ifade bulacaktır. Bu tecrit ortamıyla karşılaştığımız iletişim koşulları ya da sınırlamaları şu ana kadar üretilen sanatın online gösterime sokulması için bir zorunluluk doğurduğu gibi, zaten dijital ortam için üretilen sanat eserlerinin de yeni bir bakışla tekrar ele alınmasına vesile oldu. Sosyal medya yaşamımıza daha yeni katıldığı günlerden beri sanatsal üretimin ve paylaşımın alternatif alanlarından birisi olmuştur. Sosyal iletişim kanallarının her birisi sanat için alternatif bir platform oluşturur. Bu alanlar sanatın üretim ya da uygulama alanı olabileceği gibi sanatsal üretime yardımcı olarak araçsallaştırılacaklardır. Kendi üretim geçmişime baktığımda, 2011’de belirli bir süre sosyal medya ulaşımında kalmak üzere hazırladığım video performans “Mehtap” çalışmasında görüldüğü gibi sosyal medya sanatsal ifadeler için alternatif bir platform oluşturduğu gibi sanatsal üretim sürecinin veya çalışmanın da kolayca bir parçası haline gelebiliyor. Bununla birlikte bu gün sosyal medya sanatçı için olduğu gibi müze ve galeriler için de olmazsa olmaz bir etkinlik alanı haline hale gelmiştir. Sosyal medya ve onun sunduğu sanal gerçeklik eksiği veya fazlasıyla alternatif bir platform oluşturacaktır. Ancak eser sosyal medya amaçlanarak üretilmemiş ise izleyicinin ve sanatçının yada izleyicinin ve eserin bir iletişim aracı, yada bir ara yüz gerektirmeden bir araya gelmesi elbetteki sanatın vazgeçilmezidir.
Ahmet Öğüt: Yıllardır dillendirdiğim bir husus var: Sanat Kurumları kriz anlarında en hızlı manevrayı yapabilecek önde gelen, diğer kurumlara örnek olan kurumlar olmalı, fakat ne yazık ki çoğu örnekte sanat kurumlarının krizlere hazırlıklı olmadıklarını, kendi bürokratik yapıları ve takvimlerinin ötesinde yaratıcı bir reflex göstermeye alışkın olmadığını görüyoruz. Online dünyayı kontrol eden mega şirketlerden biri olan Google zaten uzun zamandır “Google Arts & Culture” projesi adı altında 2000’den fazla müzeyi sanal gezilebilecek bir şekilde en son teknolojileri kollanarak bir platform oluşturmuştu. Çoğu büyük ve saygın müzenin kendi başına yapamayacakları bir teknolojiden bahsediyoruz. Zaten planlanmış sergilerin Jpeg ve video kayıtlarıyla yapılan online sunumlara sırf bu yüzden “exhibition” demek biraz haksızlık. Bir adim daha ileri gidilmesi gerekiyor. Kriz anlarında hali hazırda var olan programlar çoğunlukla işlevini yitiriyor. Bu günlerde konuşulması gereken online gösterimleri yeni bir devir açılmış gibi sunmak yerine, içinde bulunduğumuz ve bizleri evlere hapseden, birbirimizden uzak durmamızı gerektiren bu yeni radikal durumda; “online ve fiziksel olan dünya, ez zamanlı olarak nasıl yeniden ilişkilendirilebilir?” sorusuna yaratıcı cevaplar bulmak, bu eksende programları baştan hazırlamak, kısıtlı imkanları avantaja nasıl çeviririzi düşünmek. Bunu sanat kurumları ya da sanatçılar düşünmezse, şahit olduğumuz gibi devletlerin kendileri neredeyse sanatçıymış ya da sanat kurumuymuş gibi kamusal alanı tamamiyle deneysel kararlarla kendileri şekillendirecek. Bence önümüzdeki süreçte sanatçıların işleri bulunacak yaratıcı çözümlerle şekillenmeye başlayacak, sanatın sanal hali bile gerçek, fiziksel dünyada fonksiyonel ve pratik çözümler bulmaya evrilecek gibi geliyor bana.
Genco Gülan: Pandemi ile beraber Dünya değişecek, sanatın da değişecek olması çok doğal. Sanal ortama kayma kesinlikle olacaktır fakat büyük bir kavimler göçü yaşanacağını da düşünmüyorum. Şahsen 1990ların ortalarından beri yürüttüğüm istanbulmuseum.org ve webbiennial.org online projelerimi tekrar aktive edeceğim. Vakti geldi. Fakat fiziksel üretimlerime de devam ediyorum, yeni sergileme metotlerı düşünüyorum. Halen denizler ve ırmaklar tanrısı Okeanos’un büyük bir mozaik portresi üzerinde çalışıyorum. Ne demişler: Ars longa, vita brevis.
Erdal Duman: Dünyada yaşanan bu olaylar neticesinde sosyal ve iktisadi alanda değişimleri yaşamakla birlikte ilerde de bir paradigma değişiminin kaçınılmaz olduğunu görebiliriz. teknolojik gelişmelerin, finansal krizlerin, doğal kaynakların tükenmesi, şimdiki zaman alışkanlıklarının ve yaşam şeklinin artık yürütülememesi, artan nüfus ve bu nüfusa yeterli ihtiyacın karşılanamaması gibi bir çok etken bu değişimi zorunlu kılıyor. Bu değişimin sonucunda sanatın da buradan payına düşeni alacağı kuşkusuz.
Şu sıralar zorunlu olarak insanlar birbirleriyle sosyal medya üzerinden iletişim kuruyor. Bazı paylaşımlar için alternatif bir platforma dönüşmüş gibi görünse de bu haliyle sadece haberi-etkinliği iletmede, göstermede sınırlıyken bir yanı da eksik kalıyor. sanatın, sanat eyleminin nedenlerinden biri bir tür iletişim aracı olmasından kaynaklı ve bunun için de sunum şekilleri değişebilir. Zamanın ve koşulların durumuna göre farklılık gösterebilir. sanat ortamının genişlemesi ve büyümesi için karşılaşmalara ve tartışmalara ihtiyacı vardır. Bana göre sosyal medya üzerinden sağlanan karşılaşmalarda eksik kalan taraf, özne ve nesnenin yer değiştirmesine olanak sağlamaması. Yani bu diyalogda süreç dışarıdan yürütüldüğü gibi içine de alamıyor. Bu iletişimden çok bir iletişimsizliği doğurur ki bu sanatın kendisi için büyük bir sorundur. Asıl olan iletişimdir, ortada olan nesne ya da yaratılmış her ne ise bir bahanedir. Bu nedenle sanat kendine gerekli olan zemini yapısından kaynaklı yaratacaktır. Yaşadığımız bu süreç bana biraz fütüristleri hatırlatıyor. 20. Yüzyıl başlarında gelişen ve değişen dünyada sanatçılar fütürist manifesto yayınlar. Gelişen sanayi ve makinelerin, teknolojinin, modern mimarinin, buharlı trenlerin, uçakların, kısalan mesafelerin dünyasında biz de bu çağı selamlayan işler yapacağız dediler. Bugün her şey ortada ve insanlık bugünlere gelirken sanat dışında her şeyle geldi. Bundan sonraki süreçte sanatçılara ve bilim insanlarına daha çok ihtiyacı olacağı da ortada.