YAHŞİ BARAZ İLE SANAT KÜTÜPHANESİ ANATOMİSİ

Değerli galerici ve koleksiyoner Yahşi Baraz ile keyifli bir sohbet için geldiğim Kurtuluş semtinin sokaklarında yürürken, pastahanelerden gelen buram buram vanilya kokuları çocukluk anılarımı canlandırdı. Bu semtin sakinlerinden olan pek çok arkadaşımla dolaştığım caddelerdeki tarihi dokunun, kişisel anılarımda da yeri büyük.

Tarihi Baraz apartmanına vardığımda mimarisi ile ayrıcalıklı bir mekana geldiğimi hissettim. Merdivenleri çıkarken duvarlardaki eski sergi afişleri göze çarpıyordu. İçeri girdiğimde ise tüm mekânı kaplayan kitap kokusu tatlı bir baş dönmesi yarattı.

Yahşi Bey’in derin bilgisi ile başlayan sohbetimiz bu kez çağdaş sanat yerine kitaplar ve kütüphaneler üzerine oldu. Çağdaş sanat ile alakalı bu görkemli külliyatta; farklı konu başlıkları altında ve çeşitli kategorilerde yayınlar raflar boyunca diziliydi. Jazz müziğini seven biri olarak müthiş bir cd koleksiyonuna da sahip olan Baraz ile derin ve samimi sohbetimizi sizlerle paylaşmak istedim.

Türkiye’nin en eski koleksiyoner ve galericilerinden biri olarak bambaşka bir döneme tanıklık ediyorsunuz. Sizin pandemiye ilişkin fikirleriniz çok önemli, yıllar boyu sanat piyasasının yönünü belirleyen ve takip eden biri olarak bu kez öngörüleriniz nelerdir?

Tabii ki her ülkede olduğu gibi Türkiye de pandemiden çok olumsuz etkilendi. Zaten sanat ortamında gerekli sermayenin olmadığı bir ülkede bir de pandemiyle beraber sanat piyasası neredeyse durdu diyebilirim. En az önümüzdeki beş yıl bu sancıları çekebiliriz, büyük bir dalgalanma olması muhtemel.

İçeriğiyle herkesi büyüleyen kütüphanenizden biraz bahsedelim isterim. Kaç yıllık bir çalışmanın ürünü, Sizin kütüphanenizi oluştururkenki yönelimleriniz nasıldı ve zamanla yönelimlerinizde değişiklik oldu mu? Tasnif yöntemleriniz; yazara göre m, konuya/temaya göre mi yoksa yayınevlerine göre mi? Raflara dizerken nasıl bir yol izliyorsunuz (alfabetik, konu başlığı vb.)?

Benim kitap merakım 15-16 yaşlarımdayken başladı. Bu alışkanlığı aile içerisinde görerek edindim. Babamın kitap merakı çok fazlaydı ve büyük bir kütüphanesi vardı. Tabi onun kütüphanesi Türkoloji ve Mongoloji üzerindeydi. Benim kitap koleksiyonum ise plastik sanatlarla ilgili. Genellikle kütüphaneler kitaplarını belirli yöntemlerle kayda geçirirler. Yazarı kimdir, yayınevi neresidir, kaç sayfadır, kaçıncı baskı, içerisinde kaç röprodüksiyon var, hangi dilde yazılmış, bunları tek tek açıklarlar. Benim kütüphanemde öyle bir çalışma yapılmadı. Ancak konularına göre bir tasnif yaptım. Kütüphanemde yaklaşık 30.000 kitap bulunuyor. Hala yer yer aradığım kitabı bulma zorluğu yaşayabiliyorum. Esas bilimsel olanı konularına göre ayırırken kitapları numaralandırmaktır.  Bende sadece konularına göre bölünmüş durumda. Mağara devrinden Rönesansa, Rönesans’dan 17. 18. yüzyıla, soyut sanat, sürrealizm, pop art, fotorealizm, kavramsal sanat… Hangi konuda araştırma yapıyorsam o bölüme gidip ona göre araştırmamı yapıyorum.

İmzanızı taşıyan ‘Sanatçılar Galericiler Koleksiyonerler’ başlıklı kitabınız geçtiğimiz yıllarda çıktı ve sanat tarihimiz adına çok değerli bir çalışma. Nasıl bir hazırlık sürecinden geçtiniz ve böylesine kapsamlı bir kitabın yayınlanma sürecinde neler yaşandı?

Benim aşağı yukarı 1980’li yılların sonundan itibaren ele aldığım konulardı bunlar. Hem türk hem yabancı sanatçıların hayatları, galericiler ve koleksiyonerler. Ondan önce hazırladığım kitap dünya müzeleri ile ilgili. Yıllar içerisinde yazılarım zaman zaman çeşitli sanat dergilerinde yayımlanıyordu, fakat en sonunda bunların dağılmasını istemediğim için bir kitapta toplayıp dökümante etmiş olduk. İleriki nesillere faydaları olacağını düşünüyorum.

Sanatseverliğin ders çalışmayı da beraberinde getirdiği bir gerçek. Siz bir koleksiyoner, galerici ya da sanat profesyonelinin kütüphane oluşturmasındaki önemi nasıl açıklarsınız?

Koleksiyon yapmak çok ilgi isteyen bir şeydir. Belirli bilgileri edinmek için mutlaka araştırma yapmak gerekir araştırmalar da ancak kitap okuyarak, belgesel ve sanat filmleri izleyerek tam anlamıyla gerçekleşebilir.  Bu bakımdan koleksiyoncuların bir çok ekolü yakından tanıması, müze gezmesi, galeri gezmesi, sanat yazarlarıyla, ressamlarla tanısıp bilgisini geliştirmesi ardından koleksiyonuna hız vermesi gerekir.

Kütüphane oluşturmasındaki önem şudur ki; sanat kitaplarının çoğu referans kitaplarıdır her zaman bir bilgi ihtiyacı olduğunda hayat boyu o kitaplar başvurulur ve bu bilgiler her zaman internette bulunmayacak bilgilerdir.

Bir koleksiyoncunun kendi yaşadığı yerde o kitaplarla beraber yaşamayı öğrenmesi gerekir.

Olmazsa olmaz dediğiniz yayınlara örnek verebilir misiniz? Size göre ideal bir kütüphane nasıl olmalıdır?

Bir koleksiyoncu açısından en önemli şey sanatçıların yaşamını, üslubunu, hangi ekolden olduğunu çok yakından bilmek olmalıdır.

Sanatçı biyografilerini öğrenmek kadar müze araştırması yapmak da gerekir. Bütün dünya müzelerini olabildiğince gezmek ve araştırma yapmak çok önemlidir. Aynı zamanda sanat dergilerine abone olmak da bir o kadar önem taşır. Açık arttırma merkezlerine üye olup onların kataloglarına erişmek gerekir. Bir çok galerinin e-mail listesinde olunmalıdır çünkü aslında her biri büyük birer dökümandır. Bu kurumlar koleksiyoncularla sürekli irtibat halindedir. O yüzden bunu iyi değerlendirmek gerekir.

Sizin ilk aldığınız kitap hangisiydi? Kütüphanenize bir kitabı katarken ilk baskı özelliğine ya da imzalı olmasına önem verir misiniz? Bu anlamda yeri özel olan kitaplarınız hangileridir?

İlk aldığım kitabı maalesef hatırlamıyorum. Dediğiniz şekilde de hiç bakmadım. Ben daha çok sanatçı isimlerine göre kitap topladım veya sanatçı biyografisi, sanat tarihi, müze tarihi bilgilerimi geliştirmek amaçlı baktım kitaplara. İmzalı kitap toplamak ayrı bir hobidir fakat ben daha çok genel kültür açısından yaklaştım. Üzerinde en çok durduğum kitaplar da dünyaca meşhur özel koleksiyoncuların ve önemli dünya müzelerinin kitaplarıdır. Onları çok yakından takip eder, satın alırım.

Ülkemizde sanat kurumlarının kütüphaneleri hakkındaki görüşlerinizi paylaşır mısınız? Bu alana katkısını arttırmak açısından neler yapılabilinir size göre?

Sanat kurumları dendiğinde en önemlisi müzeler oluyor. Müzeler halka açık olduğu için eğitim kurumlarının başında gelir, bütün dünyada böyledir. Bu bakımdan müzelerin mutlaka kitap satış bölümleri olmalı ve buna oldukça önem verilmelidir. Türkiye’de bu konuda henüz o ciddiyetle bir çalışma yapılmamıştır ve bugün müzelerin kitap satış bölümleri oldukça eksiktir.

Aynı zamanda vakıfların kurmuş olduğu sanat enstitüleri var, oralarda da kütüphanelerin gelişmesi için ön ayak olunmalıdır ve özellikle sanat kitaplarını daha çok insana ulaştırmak, yeni nesili eğitmek amaç edinilmelidir.

Kütüphaneler bir toplumun temsil ettiği her şeyi simgesi niteliğinde; bir nevi toplumun hafızasıdır diyebiliriz. Sizin bu konudaki düşünceleriniz nelerdir?

İlk olarak üniversitelerden bahsetmek lazım, bugün Türkiye’de iki yüz küsür üniversite olduğu söyleniyor. Kütüphanelerinin zenginliklerine bakarsak, çok zayıf olduklarını görüyoruz. Bu konuda çok az zaman ve para harcanmaktadır. Geliştirilmeleri gerekiyor. Daha sonra müzelerin kütüphanelerinin gelişmesi gerekiyor ve sana kitabı merakının bütün ülkeye yayılması için ne gerekiyorsa yapıIması çok önemlidir. Bu konuda Kültür Bakanlığının, vakıfların, bireylerin katkısı olabilir. Bu şekilde genç nesilleri yetiştirerek sanatı olabildiğince halka indirmeye çalışmak gerekir.

 


print