KIRILGAN BEDENLER

Tarihi binalarda yapılan sanatsal etkinlikler her zaman ilgimi çekmiştir. Aya İrini Müzesi’ndeki klasik müzik konserleri, eski Türk hamamlarında düzenlenen sergiler ilk aklıma gelenler. Bu hafta sonu sizlere Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Tophane-i Amire Kültür Sanat Merkezi’nde düzenlenen iki ayrı sergiden bahsetmek istiyorum.

İlki Galerist’in düzenlediği İstanbul’da yaşayan İtalyan sanatçı Francesco Albano’nun “Alacakaranlık” başlıklı sergisi. Sanatçıyı daha önce Türkiye’de Stüdyo 9’da katıldığı karma sergiden hatırlıyoruz.İnsan vücudunu tasvir eden aşırı gerçekçi heykeller yapan sanatçı insan bedenini deforme ederek yarattığı formlarda balmumu ve polyester kullanıyor.

Osmanlı dönemine ait bu taş yapı içinde sanatçı deforme vücut heykel topluluğunu dairesel formda mekanın ortasına yerleştirmiş. Öyle ki hem heykeller birbirleriyle konuşuyor hem de ölü bedenleri terk etmiş ruhlar sanki yüksek kubbeli bu binanın içinde izleyici ile birlikte dolaşıyorlar. İlk bakışta gizemli gelen bu eserler daha sonra izleyenin görsel görüşünü rahatsız edebiliyor. Gerçeğe çok yakın olan bu eserlerde kanımca sanatçı kullandığı pembemsi boya ile bu vücutlara transparanlık ifadesini başarı ile vermiş. Heykellerin üst yüzeyine aktarılan kat kat boya insan derisine en yakın görüntüyü vererek izleyende korkuya dayalı bir his yaratıyor.

İstanbul gibi kalabalık metropollerde eğitim, ekonomik kaygılar, aile sorunları ve kişiler arası iletişimsizlik, güç, hırs, ihtiras, arzu ve istek gibi duyguların yarattığı sorunlar insan bedenleri üzerinde psikolojik izler bırakabiliyor. Bu yükü kaldıramamış, tükenmiş yarı bedenler sanatçının çalışmalarının ana temasını oluşturuyor.

Heykeller arasında dolaşırken kafes içinde havada asılı biri kadın diğeri erkek olduğuna inandığım heykeller gözüme çarpıyor. Öyle ki özgürlükleri ellerinden alınmış yarı bedenler tutsak oldukları kafeste sanki özgürlük savaşına son ana kadar devam etmişler hissi uyandırıyorlar. Bu çalışmalar bana Barok dönemin sanatçısı Caravaggio’nun tablolarındaki işkenceye maruz kalmış acı çeken insan vücutlarını anımsattı. Hem karamsar, bir o kadar da gerçek. Francesco çalışmalarında ele aldığı ; acı, ızdırap ,yalnızlık , ölüm gibi gündelik hayatta karşımıza çıkan bu olgulara karşı vücudun kırılganlığını figürlerinde bizlere başarı ile yansıtıyor.

Albano’nun “ On the Eve” ( Alacakaranlık) adlı çalışması İnsan tenini en iyi şekilde resmeden ünlü sanatçı Lucian Freud’un şişman kadın portrelerini hatırlattı bana.

Karşı binaya geçtiğimde küratörlüğünü Sunjung Kim’in yaptığı “ Bilinmeyen Güçler-Görünenin Ötesindeki Jestler” adlı sergisini geziyorum. Uluslararası sanatçıların eserlerini bir araya getiren karma sergi, farklı çıkarların ve güç odaklarının kentsel ortamlarımızın ve yaşam deneyimlerimizin şekillendirilmesi için nasıl işlediklerini irdeliyor. Küreselleşmenin gelişmekte olan toplumlar üzerindeki sosyo-politik etkileri serginin genel teması. Sergide dünya çapında önemli olan sanatçılar yer alıyor. Örneğin Güney Koreli video sanatçısı Nam June Paik’in “ Küresel Groove” adlı video çalışması ilginçti. Diğer önemli bir sanatçı Koreli Do Ho Suh’un “ Üniformalar / Otoportreler “ adlı çalışması sanatçının 39 yıllık otoportrelerini içeriyor. Liam Gillick’in “Margin Time”, Ahmet Öğüt’ün “Vikipolis” , BAE Young-Whan’ın “ Tuhaf Meyve” ve “ Lüks ve Sefil Uykusuzluk “adlı yerleştirmesi güzeldi. Ekonomik krizlere göndermede bulunan diğer bir iş ise Aernout Mik’in “ Simsarlar” adlı video çalışması. Koreli sanatçı Koki Tanaka’nın 5 piyanistin birden çaldığı ilk piyano denemesi, Kim Beom’un “Aletten Başka Bir Şey Olmadıkları Öğretilen Nesneler”adlı yerleştirmesi ve Apichatpong Weerasethakul’un “ Bilinmeyen Güçler” adlı video çalışmaları etkileyiciydi.

Bu hafta sonu hem geçmiş tarihe bir yolculuk yapmak hem de günümüz çağdaş sanatından örnekler görmek istiyorsanız Albano’nun sergisini öneririm. Sergi 20 Eylül’e kadar devam ediyor. “ Bilinmeyen Güçler-Görünenin Ötesindeki Jestler” sergisi 21 Eylül’e kadar Tophane-i Amire’de görülebilir.


print