TASARIM BAŞKENTİNE DOĞRU…

Rahmi Koç Müzesi’nin müthiş atmosferi içerisindeki Fenerbahçe vapurunda, Haliç’in büyülü manzarası eşliğinde düzenlenen Tasarım Bienali değerlendirme toplantısı benim için epey ilham verici ve keyifli geçti. Bu nostaljik ortamda, Bülent Eczacıbaşı’nın sunumuyla gerçekleşen etkinlikte; Tasarım Bienali’nin dünden bugüne aldığı yol, Türkiye’de tasarım bilincinin geliştirilmesine yönelik stratejiler konuşuldu. İKSV’nin ilk kez 2012 yılında hayata geçirdiği ve bu yıl dördüncüsünü izlediğimiz bienalin hedefi; yerel tasarım anlayışını uluslararası standartlara entegre etmek, ülkemizi yurt dışındaki yenilikçi ürün ve fikirlerle buluşturmak, temeli sağlam bir tasarım kültürü oluşturmak ve tasarım alanına katkıda bulunmak olarak özetleniyor. Hayatı kolaylaştırma ve geleceğin inşasında yer alan planlayıcılardan biri olma temeline dayanan tasarım bilinci, bir ülkenin dış dünyaya açılması noktasında da büyük önem taşıyor. Tasarım disiplini, yaratıcılık ile yenilikçiliği harmanlayarak insanlara yaşam kalitesini yükselten alternatifler sunmakla ilgileniyor. Ülkemizde tasarım kültürü ve bilincinin ne yazık ki gelişmediğine dikkat çeken Bülent Eczacıbaşı, kültürel ve tarihsel anlamda sonsuz kaynak ve imgenin bir arada bulunduğu Türkiye’de bu bilinci geliştirmek adına çalışmalarına devam edeceklerini de vurguladı. Tasarım Bienali; bu alanda çalışan öğrencilerin, akademisyenlerin, yaratıcıların, üreticilerin ve izleyicilerin ufkunun her geçen gün daha da açılmasına vesile oluyor. Öncelikle bu vizyoner ve ilerici girişim için İKSV’yi kutlamak gerekir.

Tasarım Bienali’nin bu yılki edisyonu kavramsal yönü güçlü, küresel anlamda gündemi meşgul eden sorun ve olgulara ışık tutan bir içerik belirledi. “Okullar Okulu” teması üzerine kurgulanan, tasarımı bir öğrenme yöntemi, öğrenmeyi de bir tasarım biçimi şeklinde ele alan bienal; ekonomik, sosyal, teknolojik ve kültürel gündeme duyarlı bir yaratıcı üretim anlayışı geliştirmeyi hedefliyor. Çağın bizi maruz bıraktığı bilgi bombardımanı içerisinde verimli olanı ayıklama, fikirleri işlevsel hale getirme ve yenilikçi çözümler sunma potansiyeline ışık tutulması etkinliğin temel gayelerinden.

Eğitim odaklı bir yaklaşım benimseyen 4. Tasarım Bienali, şehrin en işlek rotalarına yayılan 6 ayrı mekânda devam ediyor. Akbank Sanat, ARTER, Pera Müzesi, SALT Galata, Studio X İstanbul, Yapı Kredi Kültür Sanat gibi kentin önde gelen kültür-sanat kurumlarının; her biri farklı başlık altında birer “okul”a dönüştürülmesi oldukça heyecan verici.  Bozum Okulu, Ölçekler Okulu, Dünya Okulu, Akışlar Okulu, Zaman Okulu, Sindirim Okulu isimleriyle katmanlanan kavramsal çerçeve, tasarım eğitimi konusunda eleştirel bir tutum geliştirilmesi adına özgün öğrenme yöntemlerinin izini sürmeye zemin hazırlıyor.

İzleyeni düşünmeye ve sorgulamaya davet eden, cevaplardan çok soruların bizi beklediği bienalin kesinlikle aydınlatıcı olduğunu düşünüyorum. Benim en çok ilgimi çekenlerden biri, alglerle ilgili ARTER’de yer alan proje oldu. Okyanustaki canlıların besin kaynağı olan alglerin biyopolimer yapısı üzerinden üç boyutlu yazıcıyla üretilmiş tasarım nesneleri epey ilginç. Devrim niteliğindeki bu üç boyutlu tarayıcı/yazıcı gelişiminin nelere hizmet edebileceğine dair fikir veriyor. Yapı Kredi Kültür Sanat’taki proje ise geleneksel zanaati, yapay zeka ve teknoloji ile sentezleme fikriyle beğenimi kazandı. Deprem ve sonrası senaryolara dair alternatifler sunan, karadan ziyade su yüzünde nasıl hayatta kalınır sorusunun yanıtını arayan proje ise yıllar evvel Haliç’te yüzdürdükleri gecekondu ile muazzam bir çalışma ortaya koymuş olan sanatçılar, Guido Casaretto ve TUNCA’yı aklıma getirdi.

Gençlerin oldukça yoğun ilgi gösterdiğini öğrendiğimiz bienali, 200.000’e yakın ziyaretçinin izlemiş olacağı öngörülüyor. Bülent Eczacıbaşı ileriye dönük hedeflerinin; bienali dünya çapında ilgi gören bir etkinlik mertebesine çıkartmak, İstanbul’u kültür ve tasarım başkenti yapmak, akademik işbirliklerine imza atmak, içeriğiyle ve pratiğiyle farklı rota ve kitlelere ulaştırmak olarak tanımlıyor. Rahmetli Nejat Eczacıbaşı’nın “amacımız toplumun varlığına katkıda bulunmak” deyişinin izinden giden İKSV, bunu bir kez daha kanıtladı.

4 Kasım’a kadar devam edecek olan bienale eşlik eden yayınlar arasında; Yekta Kopan’ın yazıp Burcu Ural Kopan’la birlikte tasarladığı ve illüstrasyonları Ada Tuncer tarafından hazırlanan “UZUN, KOCAMAN, ÇOK!” adlı çocuk kitabına da mutlaka göz atın derim.


print