THE MOVING MUSEUM

2012 yılında çağdaş sanatı desteklemek amacıyla kurulan The Moving Museum Dubai ve Londra’dan sonra bu yıl üçüncüsü düzenlenen yeni projeleriyle İstanbul’da açıldı. Projenin direktörü Aya Mousawi eşliğinde gezme fırsatı bulduğum serginin hazırlık sürecini, insiyatifin işleyişini ve sergi süresince gerçekleşecek olan etkinliklere dair bilgileri sizlerle de paylaşmak isterim.

Şişhane Otoparkında ,35 uluslararası ve 11 yerel sanatçının gerçekleştirdiği sergi , İstanbul’da yoğun bir araştırma ve üretim sürecinden sonra hayata geçti. Sergide yer alan her sanatçı, şehirde geçirdikleri zamanının ürünü olarak, farklı disiplinler ve mecralarla çalışan bir kuşağı temsil ediyor. Otoparkın üç katına yayılmış olan sergi, beş merkezi salonu, metro seviyesindeki arakat ve dış mekandaki kamuya açık park alanını kapsıyor.

Projede, misafirlik programı ile birlikte etkinlik, konuşma, workshop ve performanslardan oluşan bir programa da yer veriliyor. The Moving Museum kendine ana mekan olarak projenin karşılıklılığa öncelik veren duruşunu öne çıkardığına inandığı Ark Kültür’ü seçiyor. The Moving Museum ekibi, 1940’lar stili modernist mimarisine sadık kalarak atölye, fotoğraf stüdyosu, sergi mekanı, çok amaçlı çalışma ve toplantı alanı gibi düzenlemelerle mekanı daha görünür bir kültür-sanat alanına dönüştürüyor. Sanatçılar pojelerini Beyoğlu merkezi etrafında yaşayıp 19. yüzyılda İran’lı tüccarlar tarafından yapıldığından beri çeşitli dükkanları ağırlayan tarihi Caferiye Han’ın sağladığı stüdyolarda hayata geçirmişler.

Dünya çapında farklı şehirlerde sanat etkinliklerini sürüdüren The Moving Museum güncel sanatı şekillendiren ve geleceğini oluşturan yenilikçi sanatsal seslerden bir seçkiyi temsil etmeyi, desteklemeyi amaçlayan programları ve sanatçı odaklı yaklaşımları ile proje öncesi hazırlıklarında misafir sanatçılarla birlikte bir workshop serisi organize ederek misafirlik programı ve sergi yapı ve biçimlerini de araştırmışlar.Projede yer alan bu workshoplar, değiş-tokuş süreçlerinin sonucu arzu, ilham ve zorlukları soruşturuyor; İstanbul’da nomadik bir yapıyı yerleştirmek, oluşturmak, şehir hayatının ve insanlarının arasındaki kompleks siyasi ağı anlamak, araştırma, üretme ve karşılıklı anlar yaratmak üzerine düşünülmüş. The Moving Museum empati ve öz düşünümsellik üzerine sorular sorarak kendimizi doğal olarak yakınlık politikası tarafından yönetilen İstanbul’da nasıl konumlandıracağımızı araştırıyor. Bu tartışma ve süregelen eleştirellik sonucunda, serginin bireysel bakış açıları için bir forum olabileceği ve sanatçıların kendilerine özgü şartlarla girdiği durumun sonucunda çelişki ve çok perspektifliliğe vurgu yapan bir mekan yaratarak her sanatçının misafirlik programı sırasında oluşturduğu bireysel yaklaşımın altını çiziyor.

Yakın zamanda bitirilmiş olan Şişhane Otoparkı, önemli bir şehir planlama projesi. Galata Kulesi’nin hemen yanında, şehrin kalbinde, az rastlanan bir kamusal alan örneği.

The Moving Museum’un “Sosyal Devre: Nasılız? Nasılsınız?” adlı halka açık programı, Sanatçı Konuk Programının omurgasını oluşturuyor. Sanatçılar, söz konusu üç ayda, bu çerçevede yaşayacakları karşılaşmalardan beslenecekler. Program Küratörü Övül Durmuşoğlu’nun sözleriyle: “Başlığında kendine dönüşlülük ve empatiyle ilgili iki temel soruyu öne çıkaran Sosyal Devre: Nasılız? Nasılsınız?, misafir programı dahilinde şehre gelen sanatçılarla İstanbuldaki farklı sanat üretim çevreleriyle arasında bir karşılıklılık alanı yaratmayı amaçlıyor. Sergi süresince sanatçılar işlerini, ilgi alanlarını ve ‘doğal ortamlar’ hakkındaki araştırmalarını; sunumlar, YouTube konuşmaları, film gösterimleri, şiir okumaları ve çeşitli davetler yoluyla paylaşmaya teşvik edilecekler.

14 Aralık tarihine dek sürecek olan bu ilginç sergiyi kaçırmayın derim. 46 sanatçı ve kollektifin İstanbul’daki üç aylık yoğun misafirlik programı sürecinden sonra ürettiği işlerden oluşan etkinlik, bir buçuk ay boyunca izleyenlerine oldukça ilginç bir deneyim yaşatacak.

 

 

 

 


print