Bu yılın son sergi haberini, yurtdışında da takdir edilen, genç ancak kariyeri olgunlaşma evresine girmiş bir isme ayırmak istedim. Çalışmalarını beğeniyle izlediğim Güneş Terkol’un “Dünyadan Bir Işık Geçti: Hey Bekle!” başlıklı kişisel sergisi, KRANK Art Gallery’de açıldı. Halen Paris’teki sanatçı katılım programı Cité des Arts’da atölye üretimlerine devam eden Terkol, başarılı ve özgün sanatçı inisiyatifi Ha Za Vu Zu’nun üyelerinden. Kendisi, geçtiğimiz yıl Aralık-Mayıs aylarında Roma, MAXXI’deki İstanbul temalı grup sergisinde de yer almıştı. Zihnimde hala büyük yeri olan bu büyüleyici sergide varlık göstermiş olması çok önemli bana göre. Güneş Terkol’un yurtdışı başarılarına bir de 32. São Paulo Bienali katılımı eklendi. Bu ay başında sona eren bienalde işleri yer alan sanatçının kariyeri adına bu güzel gelişmelerin devamını diliyorum.
Küratörlüğünü Ali Akay’ın üstlendiği sergi, bir mekânın nasıl en verimli ve anlamlı şekilde değerlendirilebileceğine dair harika bir örnek. Sunumun ve mimari alan kullanımının ustaca bir dokunuşun eseri olduğunu daha ilk girişte fark etmemek mümkün değil. Yaratılan kompakt sergi alanı içerisinde tüm işlerin birbirini ezmeden karşınızda duruyor oluşu, algınızın temiz kalmasına olanak sağlıyor. Kuşkusuz Güneş Terkol’un biçimsel açıdan sükunet ve dinginlik timsali eserlerinin, mesajını derinlerde taşımasının bu duruma katkısı var. İncecik kumaşlar üzerinde salınan desenler, cinsiyet eşitsizliği ve kimlik tanımı konularını temel alan soyut kompozisyonlar bütünü gibi. Çalışmalarının ilhamını, içinden çıktığı sosyal koşullar, tanıklık ettiği imgeler, kişisel yaşanmışlık ve belleğinden alan sanatçı, bireyden topluma uzanan hikayelerin izini sürüyor. Sembollerle arası her daim iyi olan Terkol’un kurguladığı bu saydam, uçucu ama gerçek evreni, bir “masallar dünyasına” benzetmemek elde değil. Bu benzerliği eserlerin detaylarında saklı işaretlerde de yakalamak mümkün. Figürlerin gerçeküstü öğeler gibi göründüğü işleri dikkatle incelediğimizde, kendi iç dünyamıza ve algılayışımıza dair öznel ifadelere evrildiklerini keşfedebiliriz. Sanatçının başarısı bu noktada, zihinsel evrenine ait anlatım biçimiyle izleyicinin duygu ve düşüncelerine hitap etmeyi başarmasıdır bana göre. Hayal dünyası ile gerçekliğin ayrımını keskin bir şekilde yapmaktan kaçınan Terkol, bu iki kavramın gündelik hayata yansıttığı olay, ilişki biçimi, durum ve ifadelere görünürlük kazandırmış. Desenlerin soyutlaştırılmış olması taşıdıkları anlamın gücünü eksilmek yerine şiirselleştirmiş diyebilirim. Üstelik de bunu oldukça sade ve rafine bir anlatım diliyle gerçekleştiren bir yetenek var karşımızda.
Mekânın duvarlarında her biri birer yerleştirmeye dönüşmüş olan kumaş parçalarına, aynı hassas malzemeden yapılmış ama sert mesajlar içeren heykeller eşlik ediyor. Sanatçının yeni denemeleri arasında sayılabilecek ışıklı pano serisi ise kadınlık durumlarına 3 farklı başlık altında değinişiyle dikkatimi çekti. Eserlerinde renk skalasını bilerek dar tutan Terkol, sanat pratiğinde sembolizme bu denli çağdaş bir yorum katan nadir sanatçılarımızdan. Gelecekte ismini daha çok duyacağınızı tahmin ettiğim Güneş’in sergisini görmek için son gün 2 Şubat. Ayrıca São Paulo Bienali’nde gerçekleştirdiği performansı, Ocak ayında KRANK’ta izleme fırsatı bulacağımızı da ekleyelim.