Art Frieze New York

Art Frieze ‘in bugüne kadar düzenlediği en büyük fuar NY’da ikinci kez açıldı. Bardaktan boşanırcasına yağan yağmura rağmen dünyanın farklı yerlerinden gelen sanatseverler, Randall’s Island Park’a akın ettiler.

Fuarın heykel parkında küratörlüğünü Tom Eccles’in yaptığı seçkideki yapıtlar birbirinden güzeldi. Giriş alanında yer alan Paul Mc Carthy’nin “Balloon Dog (2003)” adlı kırmızı şişme köpeğinin, aynı başlığı taşıyan Jeff Koons’un bir eserine alaycı göndermede bulunması dikkat çekiciydi. Tom Friedman’ın “Circle Dans” adlı heykeli de sanatseverlerin ilgi odağıydı.

180 galeri, 1000 sanatçı ve 40 ülkeden resim, heykel, video, enstalasyon, fotoğraf, performans çalışmalarının yer aldığı ve genç sanatçıların ağırlıklı olduğu fuar bende hayal kırıklığı yarattı.
Art Basel, Frieze Art London’dan görmeye alıştığım kaliteli, güçlü işlere bu fuarda rastlamadım. New York’daki bu fuar daha çok yeni sanatçıların sunumuna odaklanmış. Büyük ebatta çalışmaların olduğu fuarda ölçüler gösterişli olmasına rağmen içeriğin kuvvetli olmadığını gördüm. Kanımca büyük galeriler önemli işlerini Art Basel’e saklamışlar. Etrafta kurulan VİP Lounge, Lüks Kafeler fuara bir ambiyans katmış.

Amerikan galerileri tarafından temsil edilen Çinli sanatçıların sayısındaki artış, Kavramsal işlerin yanında dini temalı eserlerin yoğunlukta olması ve kadın sanatçıların sayısındaki artış fuardaki dikkati çeken unsurlardı. Dünyanın önemli birkaç galerisinin yanında yeni galerilerin çoğunlukta olması gözlemlediğim bir başka noktaydı.
Türkiye’den Rampa ve Rodeo fuarda dikkat çeken galerilerdi. Nevin Aladağ, Nilbar Güreş, Servet Koçyiğit, Leyla Gediz gibi sanatçıları temsil eden Rampa’ya yoğun bir ilgi vardı. Nilbar Güreş’in Deustche Bank koleksiyonuna gitmesi beni çok sevindiren bir olay oldu. Yabancıların Türk sanatçılarına ilgisi oldukça fazlaydı. Deutsche Bank’ın Küratörü Alex Peake ‘nin Nilbar Güreş için Americano Otel’de düzenlediği gecede sanatçı özel olarak “Palais de Tokyo Paris” için özel ürettiği çalışmayı ilk kez bizlerle paylaştı. Yemek esnasında sanatçı ve küratör arasındaki soru-cevap şeklindeki sohbet ilginçti.

Paul Kashmin Galeri’de Taner Ceylan’ın tuval çalışmasına yoğun bir ilgi vardı. Sanatçıyla yaptığım kısa sohbetten sonra Türk sanatçılarımızın enternasyonal platformda gösterdikleri performanstan gurur duydum.

Bildiğim kadarıyla fuarlar, sanat piyasasındaki yenilikleri gösteren, koleksiyonerleri sanatçılarla buluşturan, günümüz sanatçılarının çağdaş yorumlarını görebileceğimiz kısacası galeri ve sanatçıya en çabuk ulaşabileceğimiz platformlar. Sonuç olarak Frieze NY bunu başarmış görünüyor. Diğer bir tespitim ise fuarlarda satış ve ziyaretçi sayısının önemli bir rol oynadığı ancak NY Frieze’in bu anlamda belli bir çıtayı yakaladığını maalesef sanmıyorum. Kanımca ABD’deki kötü giden ekonominin yansımaları ziyaretçi ve koleksiyoner sayısına etki etmiş görünüyor. Önümüzdeki sene NY Frieze, Londra Frieze’deki “Masters” bölümünü NY’da da açmayı düşünüyor.

New York’da Art Frieze dönemine denk gelen Chelsea’deki galerilerdeki sergiler Frieze’den daha etkileyici ve dikkat çekiciydi.


print