DÜNYA MÜZELERİNDEN İSLAM SANATINA BÜYÜK İLGİ

Amerika’da yaşanan ve sadece askerleri değil, sivilleri de hedef alan “11 Eylül” terör saldırıları dünyanın Orta Doğu’ya bakışını hiç kuşkusuz değiştirdi. Amerikan halkının toplumsal psikolojisini derinden etkileyen bu talihsiz olaydan sonra “politika, din, ırk, cinsiyet, doğu-batı” gibi sözcükler insanlar için farklı şeyler ifade etmeye başladı. Yaşanan vahim olay; insanların bilinçaltını derinden etkiledi ve Amerika ile İngiltere’nin “terörle savaş” sloganı kültürel ideolojileri tekrar tanımladı, böylelikle tüm dünyada  “İslam fobisini” başlattı. Son zamanlarda Avrupa ve Amerika’da düzenlenen ve İslam sanatını konu alan sergilerin; batılı toplumların, hakkında fazla bilgi sahibi olmadığı Müslümanlık dininin tarihini ve kültürünü daha iyi anlamaları açısından atılmış önemli adımlar olduğunu düşünüyorum. İspanya’dan Orta Asya’ya kadar uzanan geniş bir yelpazede,  sadece Müslüman sanatçıların değil, aynı zamanda Müslümanların yönetiminde yaşamış Hristiyan, Musevi ve Hindu sanatçıların da ürettikleri eserler dünyanın gözünü İslam sanatına çevirdi.

Bu anlamlı gelişmeler arasında mayıs ayında Dallas Müzesi dünyanın en önemli İslam sanatı eserlerine sahip “Keir Koleksiyonu’nu” sergileyecek. Amerika’nın beşinci büyük Müslüman nüfusuna sahip Texas eyaletinde açılacak olan bu sergi Amerikan halkının İslam toplumunu, sanatını ve tarihini anlaması açısından büyük önem taşıyor. Keir Koleksiyonu Macar doğumlu Edmond de Enger’e ait. Elli sene içinde toplanan bu önemli eserler arasında minyatürler, kristal ibrikler, cam objeler,  büyük altın sırlı Selçuklu karoları, iki bin adet el yazması metin,  halılar ve seramikler yer alıyor. Bu özel sergi Dallas Müzesi’ni bir gecede kendi alanında seçkinleştirerek lider konuma getirecek nitelikte.

Diğer önemli bir gelişme ise, 2013 Ocak ayında Kuveyt şeyhi ile beş senelik bir anlaşma imzalayan Houston Müzesi’nin Al-Sabah koleksiyon sergisini açmış olması. Koleksiyonda 8. ve 18. yüzyıla ait;  cam, mücevher, maden, seramik, tavan süsleri, bilim aletleri ve el yazması metinler gibi İslam tarihini anlatan çok özel eserler yer alıyor.

Geçen sene New York Metropolitan Sanat Müzesi İslam eserleri salonlarını yenileyerek büyüttü. Amaç, senede bir milyon ziyaretçiyi buraya çekmekti. Metropolitan, bu yenilenmiş bölümlerde Türkiye, İran ve Orta Asya İslam ülkelerinden gelen değerli eserlere yer veriyor. Adeta “ansiklopedi müzesi”ni andıran bu sanat merkezleri; dünya nüfusunun %23’ üne sahip Müslüman camiayı daha iyi anlamak adına düzenledikleri sergileri ile batılının önyargılı olduğu bir konuyu daha iyi kavramasına katkıda bulunması açısından gerçekten dikkat çekici bir öneme sahip.

Geçtiğimiz senelerde aynı müzede yer alan diğer önemli sergi ise, Sakıp Sabancı Müzesi’nin Osmanlı hat koleksiyonunu sanatseverlerle buluşturduğu etkinlikti. ”Altın Satırlar” adındaki bu sergi, daha sonra İspanya’da gösterildi. 1987 senesinde başta Washington olmak üzere Amerika’nın üç ayrı şehrinde gösterilen “Muhteşem Süleyman” da dünya basınında büyük ilgi gören sergilerden olmuştu.

İslam sanatına yönelen yoğun ilgi, dünyanın gözünü bu ülkelerde çağdaş sanat adına üretilen eserlere de çevirdi. Örneğin; Boston Güzel Sanatlar Müzesi yirmi Ortadoğulu kadın fotoğrafçıdan seçtiği bazı eserleri kendi koleksiyonuna kattı. Dünya müzeleri, Arap ve İslam sanatlarına karşı yaklaşımlarını yeniden gözden geçirerek koleksiyonlarına bu bölgelerin sanatçılarından alımlar yaptılar. Aynı zamanda, uzun süreli ödünç alma anlaşmaları yaparak müzelerine prestij kazandırdılar. Bu anlamda Los Angeles sanat müzesi Ortadoğu çağdaş sanat salonlarını büyüttü ve koleksiyonuna Ortadoğulu sanatçılarının eserlerinden eklemeler yaptı.

Avrupa’dan örnek vermek gerekirse Paris Louvre Müzesi 2012 senesinde İslam Sanatları adı altında yeni bir bölüm açtı.Batı dünyasında ve özellikle Amerika’da İslam sanatına olan ilginin etkin nedenlerinden biri nüfus olgusu. İstatistiklere bakıldığında Amerika’daki Müslüman nüfusun 2030 senesinde iki katına çıkacak olması, başka bir ifade ile Amerika’nın Avrupa şehirlerine nazaran çok daha fazla Müslüman nüfusu barındıracak  olması bu açıdan son derece dikkat çekici.

Yukarıda bahsettiğim tüm olumlu gelişmelerin,  11 Eylül terör olaylarından sonra, farklı din ve kültürden gelen insanların birbirlerini anlamaları, “öteki”ne karşı daha barışçıl duygular edinmeleri açısından kaynaştırıcı nitelikte olduğunu ve bu anlamda büyük önem taşıdığını düşünüyorum. Böylelikle modern zamanlarda da sanat tarihi işlevini yineliyor ve birleştirici özelliği ile kültürler arası bir köprü vazifesi görüyor.


print