HATTIN ÇAĞDAŞ YÜZÜ

Tarihi binalarda yapılan sanatsal etkinlikler her zaman ilgimi çekmiştir. Aya İrini Müzesi’ndeki klasik müzik konserleri, eski Türk hamamlarında düzenlenen sergiler aklıma ilk gelenler. Bu hafta sonu sizlere Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Topane_i Amire Kültür Sanat Merkezi’nde gerçekleşen farklı bir sergiden bahsetmek istiyorum. 1970 yılında Yale Üniversitesi Master Of Fine Art derecesiyle mezun olan ressam Fahrettin Demiryürek Sepetçioğlu’nun “Dünü Bugün Çizdim” başlıklı sergisi, Osmanlı Hat Sanatı’na çağdaş bir yorum getiriyor.

Usta Sanatçı uzun yıllar Amerika’da yaşamış ve dönemin farklı sanat akımlarından etkilenmiş. Dünyaca meşhur, geometrik soyutlamanın en önemli temsilcisi, Josef Albers’ in öğrencisi olmuş. Hocası ona resimde “öz kültür”üne dönmesini, öz kültüründe araştırmalar ve resimler yapmasını öğütlemiş. O da bu yolu izleyerek sanatsal üretimine uzun senelerdir devam ediyor.

Yoğun bir ilginin olduğu sergideki en dikkat çekici nokta, tipografik resimler üzerindeki Hilye_i Şerif, Besmele, Elif ve Vav harflerinden oluşan modern kompozisyonlar. Sepetçioğlu, tuvallerde yer alan işaretleri, kelimeleri ve cümleleri estetik ve modern bir biçimde tekrar yorumlayarak adeta bir devrim yaratmış. Bazı çalışmalarda rastladığım “Küfi” yazılımı “Kare” şekline sokarak köklü, radikal bir değişiklik gerçekleştirmiş, öyle ki bildiğimiz en eski kaligrafik form olan ve dini islam metinlerinde yer alan bu yazılımı günümüze uyarlayarak hem modernleştirmiş hem de “küfi” yazının güzelliğini ortaya çıkarmış. Sepetçioğlu’nun sergi boyunca yaşattığı “duygusal tecrübe” izleyenleri ruhani bir yolculuğa çıkarıyor sanki. Sanatçının sanatsal dili ve farklı anlatım tarzı, anlaşılması zor olanı adeta kolaylaştırıyor. Beğendiğim işler arasında yer alan Hilye_i Şerif / 2000 isimli çalışması bana Malevich’ in siyah kare tablolarını anımsattı. Siyah boşluk üzerine oturtulmuş, metafor olarak kullanılan geometrik şekiller ve işaretler, boşlukta hareket halinde ve sanki sonsuz bir özgürlüğü ifade eder gibi. Adeta bütün duygularımızdan, düşüncelerimizden ve korkularımızdan arındığımız “hiçlik” duygusu ile sonsuzluk içinde yapılan bir yolculuk. Değişik teknikler ve renkler kullanan sanatçı kendi kaligrafi sitilini de oluşturmuş. Kanımca renk kullanımında ki hassasiyet ve beceriside, hocası Albers’ den ona kalan önemli bir miras. Çalışmalarının geneline baktığımda kelimler ve harfler ile oynanarak onlara geometrik şekiller verilmiş ve jestsel işaretler ile hayali yüzeyler elde edilmiş, sanatçımız belki bir şiirden, belki sufi felsefesinden etkilenerek bu eserleri hayata geçirmiş. Yaratılan kompozisyonlarda sanki her şey boşlukta dolaşıyor, üst üste geliyor ya da birbirini takip ediyor ama kendine has bir düzenlilikte.

Tarihi taş binada yer alan tipografik soyut resimler, ruhani dünyanın geleneksel sanatı ile yeni modern estetiğin birleşiminden oluşuyorlar. Hattın çağdaş yorumunun en güzel örneklerine şahit olduğum bu etkinlikte, Sepetçioğlu işaretlere, harflere yüklediği anlam, ahenk ve hünerli bir şekilde biçim verdiği eserleri ile bu konuda ne kadar “üstat” olduğunu tekrar bize gösterdi. Sergide esas olan tipografik resimlerin güzelliklerinin okunurluk özelliğinin önüne geçmesi. Kendisi ile tanışma fırsatı bulduğum Sepetçioğlu ile ayaküstü sohbetimizde “Sanatı inandığım gibi, gözüm ve beynimin gördüğü şekliyle çiziyorum ve hep çizdiklerimin basit ve anlaşılır olmasına çalışıyorum.” diyor.

Bu tarihi yapıya yeniden hayat veren sergiyi 7-18 Mayıs 2014 tarihleri arasında izleyebilirsiniz.


print