İSTANBUL’DA BAHAR SERGİLERİ

Erguvanlarıyla, laleleriyle ve aklınıza gelebilecek türlü güzellikleriyle baharı  yaşadığımız İstanbul’da hafta sonu görülmesi gereken sergilerden bir seçkiyi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Rampa – Ahmet Oran  – Kişisel Sergisi // 17 Nisan – 24 Mayıs

Ahmet Oran Rampa’da ki ikinci kişisel sergisiyle dört yıl aradan sonra izleyici ile buluştu.Sergide Ahmet Oran’ın son dört yıl içerisinde gerçekleştirdiği yeni eserlerini bazı erken dönem eserleriyle yan yana görüyoruz. . İzleyiciler, sanatçının otuz yıla uzanan kariyerindeki farklı dönemlerden seçilmiş eserlerle son dönem çalışmalarını karşılaştırarak bir ressamın resimsel uzam ile olan değişen ve gelişen ilişkisine tanıklık edebilecekler. Sergide ayrıca Ahmet Oran’ın çalışma tarzını, resimlerinin oluşum sürecini, tuvallerin değişik aşamalardaki durumunu belgeleyen ve sanatçının bir tuvalle olan serüvenine başından sonuna tanıklık eden bir dökümanter video yer almakta.

 X-İst – Bahadır Baruter  – Evim Güzel Evim // 30 Nisan – 24 Mayıs

Bahadır Baruter’in “Evim, Evim Güzel Evim” başlıklı yeni kişisel sergisi 24 Mayıs tarihine kadar X-İst Galeri’ de görülebilir. Toplumun gizli kalmış tabularını özel hayattan sahneleri ele alarak resmeden Baruter göz ardı edilen gerçekleri ironik bir yaklaşımla su yüzüne çıkarıyor. Dijital resimlerinde masalsı ve sembolik bir anlatımla evlilik ve ev içi hayatının asla dile getirilemeyen iç yüzünü irdeliyor.

Alan İstanbul – Ardan Özmenoğlu – Sculptures // 17 Nisan – 17 Mayıs

Ardan Özmenoğlu’nun Alan İstanbul’da ki ilk kişisel sergisi “SCULPTURES”  17 Mayıs’a kadar ziyaret edilebilir. Sanatçı post-it parçalarından ürettiği, görsel dünyadan elde ettiği renk ve imajları daha sade fakat daha da çarpıcı hale getiren bir teknik uygulama ile kendi sanat üretimi içerisinde yeni bir estetik düzeye geçiş yapıyor. Birbirini eşit boyut ve aralıklar ile tekrar eden transparan yüzeylerin üzerine parçalar halinde dağılan imajlar bütünsel bir çalışmayı ortaya koyuyorlar. Parçalar arasında ortaya çıkan mesafe çalışmanın zaman-imge kazanmasını sağlayarak izleyici üzerinde çarpıcı bir estetik duyumsamaya yol açıyor.

Merkur – Ali İbrahim Öcal – Cennet // 11 Nisan – 03 Mayıs

Ali İbrahim Öcal’ın son dönemde ürettiği çalışmalarından oluşan “Cennet/Heaven” isimli üçüncü solo sergisi 11 Nisan-3 Mayıs tarihleri arasında MERKUR’de yer alıyor.Sanatçı bedenin, zaman ve doğa ile olan zorunlu bağını, kültürel belleğimizdeki formlar ile harmanlayarak, yer yer oldukça bildik, kimi zaman ise bir hayli mesafeli ve ürpertici duran melezleşmiş imgeler üretiyor.

 art Sümer – Gökçe Er – Şeylerin Kendileri // 17 Nisan – 24 Mayıs

artSümer Gökçe Er’in “Şeylerin Kendisi” adlı üçüncü solo sergisine 17 Nisan – 24 Mayıs tarihleri arasında ev sahipliği yapıyor. İçedönük psikolojik durumları ve açılımlarını işleyen resimleriyle tanıdığımız sanatçının bu sergisi, toplumsal bilinç ve gerçekliğin algılanması konularını ele alıyor.Açıklığa ulaşmanın zor olduğu ve yorumlamanın daima daha sonra geleceği henüz belirsiz süreçlerde sanatçı ‘‘şeyleri’’ olduğu gibi ortaya koyan eserleriyle zamanı kaydediyor.

Tankut Aykut – Joana Kohen – Bu benim hayal gücüm değil; sırtıma silah dayalı // 24 Nisan – 25 Mayıs

Joana Kohen’in Tankut Aykut’ta ki ilk sergisi 25 Mayıs’a dek sürecek. Kohen, ‘’İçinde bulunduğumuz sosyo-politik durum psikolojimizi ne kadar etkiliyor? Hayal gücü yaşamın gerçeklerine ne zaman ve hangi koşullarda teslim oluyor? Yüzleşme ve farkındalık, baskı, tehdit ve korkunun etkisiyle nasıl bir süreçten geçiyor?’’ diye sorarak çıktığı yolda, kıstırılmış ve tehdit altında duyumsadığı şartları kendi psikolojisini izleyerek tahlil ediyor. Yoğun tatminsizlik hissiyatını günlük hayatın iktidar yumağına fatura ederken; yaşadığı dönüşümü çizim, enstalasyon ve heykellerine aktarıyor.

 Pg Art Gallery – Devran Mursaloğlu – Gece Kelebekleri // 26 Nisan – 25 Mayıs

Mursaloğlu, evren ve yaşam hakkındaki kişisel algısını, minimal formlara indirgeyerek, çeşitli duygu durumlarının ve kavramların, karmaşık yapılar olarak formal bir yorumunu sunuyor. Sergideki belirgin tek figür olarak karşımıza çıkan ‘kelebek’, bu yönüyle ele alındığında, tek bir kelebeğin göndergesel boyutunun ötesinde, sayı ve büyüklük gibi niceliksel özellikleriyle, toplumsal bilinçaltına, biyo-politikaya, olaylar ve olgular karşısındaki insan örgütlemelerine dair şiirsel bir haritalama biçiminde var oluyor. Diğer çalışmalardaki geometrik örüntüler ve mekansal niteliklerin farklılaştırılmasıyla gerçekleşen sanatçının bu üretim dilini, post-minimalizmden günümüze uzanan sanat tarihsel bir bağlamın sınırlarını çizdiği oldukça zengin bir çerçeve içinde okumak mümkün.


print