Hesaplaşma

Bu haftaki yazıma başlarken önce sevgili dostlarım Adnan Çoker ve eşi Asuman Hanım’a teşekkür etmek istiyorum. Geçen akşam muhteşem manzaralı evlerinde, leziz yemekler eşliğinde harika bir gece geçirdik. Tabii ki sohbetimiz güncel sanat üzerineydi. Geceyi “Le Bal” isimli harika bir film seyrederek sonlandırdık. 1983 İtalyan-Fransız ve Cezayir ortak yapımı olan film 1938-1980 yılları arasındaki Fransız toplumunu bir balo salonunda anlatıyor. Yönetmen bu diyalogsuz filmde savaş yıllarını, dansın geçirdiği evrimleri, en kötü zamanlarda bile dansın ve müziğin insanların ruhları üzerindeki etkilerini usta bir dille seyirciye aktarıyor.

Bu hafta sizlere İstiklal Caddesi üzerinde yer alan Ak(bank) Sanat’ın sergisini aktarmak istiyorum. Başak Şenova’nın küratörlüğünde açılan “Hesaplaşma” başlıklı sergide Adel Abidin, Almagul Menlibayeva, Ayman Yossri Daydban, Bahar Behbahani gibi 10 doğu kökenli sanatçının ve İpek Duben, Ceren Öyküt gibi yurtiçi ve yurtdışında tanınan isimlerin çalışmaları yer alıyor. Serginin ana konusu bellek ile kötülük kavramları arasındaki ilişkiler, kaybedilenler ve unutulmak istenenlerle olan gerilimler, geçmişe dönük kişisel hesaplaşmalar…

Sergiyi gezerken bu hesaplaşma eyleminin aktif bir parçasıymışım gibi geliyor. 1973 doğumlu Iraklı sanatçı Adel Abidin’in işi ilgimi çekenlerden birisi. Dijital çağın hatırı sayılan sanatçılarından olan Adel, 54. Venedik Bienali’nde Irak Pavyonu’nu temsil etmişti. Adel’e göre sanat, kendi düşüncelerini görsel dil ile ifade ettiği bir iletişim aracı. Fotoğraf ve heykel çalışmalarının yanı sıra provokatif ve ideolojik içerikli video enstalasyonları ile tanınan sanatçının işleri, belli bir topluluğa değil de her topluma hitap eden evrensel işler. Çevresine karşı duyarlığını her zaman vurgulayan sanatçı; yaşadığı çevreyi nasıl algıladığını sorgulayan işler üretiyor. “Greeen Mouse” (Yeşil Fare) onun 2008 yapımı 4 dk. 17 sn’lik bir video çalışması. Başlığını ünlü bir Fransız çocuk şarkısından alan bu kısa filmde; küçük bir kız çocuğu ufak bir fare bulur, bunu yetişkin birine verir. Yetişkin de bunu kaynayan suya atar ve fare salyangoza dönüşür. Hikâyeyi teröristik perspektiften bakarak günümüze uyarlayan sanatçı, insanları her an bekleyen kötülüklere ve tehditlere karşı uyarmak isteğindedir. Videonun sonunda oteldeki kat temizleyicisi, patlamanın arkasından kötülükleri bir an evvel süpürerek yok eder ve yoluna hiçbir şey olmamış gibi devam eder. Hâlbuki arkasında ölü küçük bir kız bırakmıştır. Terörün korku ve dehşet saçtığı bu ortamda; kişiler kendini güvende hissetmediği gibi tedirgindirler de. Bundan dolayı tehlikeden ve belirsizlikten mümkün olduğunca çabuk uzaklaşmak isterler. Adel’in işleri huzur bozucu, yıkıcı ve şiddet içeren görüntülere yer veren ve bir o kadar da düşündüren çalışmalar.

Sergi mekânında dolaşırken ufak bir odaya giriyorum. İpek Duben’in 2012 “Memory Chip” (Hafıza Kartı) adlı yerleştirmesi karşıma çıkıyor. Daha çok, resim ve heykel işlerinden tanıdığımız sanatçı, sanatın yanı sıra siyaset bilimi ve sosyoloji alanlarında aldığı eğitimin etkilerini; cinsiyet, göç ve kimlik kargaşası gibi konulara getirdiği eleştirel bakış açısıyla işlerine yansıtıyor. 91’den sonra üç boyutlu işler ve video çalışmaları üreten sanatçı bu çalışmasında belleğe referans veriyor.

İlgimi çeken diğer bir iş de Almagul Menlibayeva-Bahar Behbahani ortak video çalışması… Çalışmada mitolojik bir hikâye anlatımı söz konusu. Sanatçı kendi tarihini, yani Orta Asya kültürünü kendi halkının ritüel pratiklerini, şamanistik geleneklere göre anlatıyor. Yunan mitolojisindeki gök tanrısı gibi tanrıça Umai de hayatı, yaşamı yaratır. Orta Asya mitolojisine göre kadın, vücudunu hayvan ve insanlara kullandırarak (sütünden besleyerek) insanlığa bir yaşam sunar. Bir bakıma kadın, hayatı sembolize eder. Çalışmada yaşam, Şamanistik davulların çıkardığı müzik eşliğinde yapılan performansla anlatılıyor; insan ve toprak arasındaki ilişkiye, toprağın insana sunduğu zenginliğe (petrol) ve hayvanlarla insanlar arasındaki ilişkiye dikkat çekiliyor. “Milk for Lambs” isimli bu video çalışmasında, Şaman öğretisinde kadınlar tarafından sembolize edilen bu hayat çemberi, el değmemiş ve bozulmamış bir olgu olarak çıkıyor karşımıza. Bahar Behbahani’nin video çalışmasında ise; iki eski kültür olan Ortadoğu ve Orta Asya arasındaki diyalog anlatılıyor. Endüstriyel Kazakistan Devletindeki Kazak kabilesi ile İran geleneklerine bağlı bir şehirde yaşayan insanlar arasındaki ilişkiler dile getiriliyor.

1965 doğumlu sanatçı Özgül Ezgin’in çalışması da ilgimi çeken yapıtlardan birisiydi. Sanatçı dijital konstrüktif fotoğraf çalışmasında günlük hayatımızda her zaman başımıza gelebilecek bir olayı etkili kurgusuyla belleğimizde tekrar canlandırıyor.

Sergide yer alan her bir iş, kullanıldığı yerin sınırlarını zorlayarak kendi mekânını yaratmakta. Serginin geneline baktığımda mekânda yer alan her bir sanatçı; işlerinde kötülük kavramının farklı boyutlarını anlatmaya çalışıyor ve hepsinin ortak noktası, farklı biçimlerde de olsa semboller kullanması. 28 Nisan’a kadar açık olacak sergi kurgusunda ilgimi çeken diğer bir nokta da; küratörün sergiyi kurarken işleri, duvarla ayırmak yerine onları küçük odacıklara ve hücrelere yerleştirmesiydi. Ak(bank) Sanat’taki “Hesaplaşma” sergisini mutlaka görün derim.


print