LONDRA NOTLARI

Londra’da bu hafta Friedrich Kunath , Zhang Enli, Mingei, Hans Arp ‘ın yanı sıra Çağdaş Türk sanatının önemli ismi Canan Tolon ‘un Parasol Unit’teki “ Sidesteps” sergisini de görme fırsatı yakaladım. Tolon ve Arp sergilerine dair izlenimlerimi size aktarmak istiyorum.

Çağdaş Türk sanatının önemli temsilcilerinden ressam Canan Tolon’un bir çağdaş sanat vakfı olan Parasol Unit’teki ilk kişisel sergisinin başlığı “ Sidesteps “. Yaşamını Amerika’da sürdüren Tolon’un Unit’te 1986 yılından günümüze kadar olan işleri sergileniyor. Sanatçının çalışmalarını yakından incelediğimde onun; zaman, mekan ve yerçekimi gibi kavramları sorgularken aynı zamanda, süreklilik, sentez, kombinasyon gibi olguları da ustaca tablolarına aktardığını görüyorum. Serginin en önemli işlerinden birisi British Museum tarafından alınan “Future Imparfait 1986-1999” adlı 33 adet desen, Mylar üzeri mürekkep ve pastel insan figürü çizimlerinden oluşuyor.

Giriş katında yer alan “biyolojik nesneler” üzerine kurulu olan çalışmalar, ziyaretçiler tarafından büyük bir ilgi gördü. Tolon’un bir tuval çalışmasında kullandığı “ÇİM” İlk olarak gördüğümde suni olduğu fikrini uyandırmıştı. Ancak sonra edindiğim bilgiye göre bu organizmanın kuruyarak sergi süresince renk değiştireceğini öğrendim. Yaşam döngüsünü gösteren son derece anlamlı eseri beni çok etkiledi.

Koleksiyonerlerden bir araya getirilmiş eserlerin de yer aldığı üst katta özel bir bölümde sanatçının “Time After Time 2012 “ adlı 125 adet yağlıboya ahşap panelden oluşan duvar enstalasyonu yer alıyor. Sergi bütününü dikkatle incelediğimde üst üste gelen yağlıboya katmanların her bir tabloda farklı bir görüntü verdiğini keşfediyorum. Çoğu eserlerin ayrılmaz bir parçası olan “PAS” İslam sanatını andıran tarafı ile de beni etkiliyor.

Tolon’un yapıtları belli bir konunun ele alınmadığı, ancak konuyu izleyene bırakan çalışmalar.

Sergi sanatçının doğal yaşam hakkındaki anlayış ve düşüncelerine yer verirken, onun sanatı “dünyanın fiziksel ve ruhsal” algılarını nasıl ifade ettiği ile ilgili. Öyle ki gerçek ile hayal arasındaki bölünmeyi temsil ediyor. Soyut ve mimari görünümlü eserler, sanki karanlık bir boşlukta belli belirsiz duruyor gibi.

Tuvallerde teknik olarak uygulanan tekrarlar ve üst üste sürülen boyalar izleyeni ileri-geri, yukarı-aşağı düşünmeye teşvik ederek sanki hayali bir oyunun içinde yolculuk ediyormuş hissi veriyorlar. Yaratılan hayali, karmaşık ve belli belirsiz bu mekanlarda gerçek ile düş birbiri ile çarpışıyor sanki.

Galeri salonlarını dolaşırken, çağdaş dünya sanat tarihinde önemli bir yeri olan video ve enstalasyon sanatçısı Mona Hatoum ile karşılaşıyorum. Kendisini ARTER sanat merkezindeki “ Hala Buradasın” başlıklı sergisinde ve sonraki sanatçı konuşmasında yakından tanıma fırsatı elde etmiştim. Ayaktaki kısa sohbetimizde Hatoum, Canan Tolon’un sergisinde olmaktan mutlu olduğunu ve onun çalışmalarını çok beğendiğini belirtti.

Sanatçının kitabında ifade ettiği gibi; “Sanat öncelikle bir davettir ve eğer başarılı ise, iletişim için verimli bir zemin yaratır. Dünyayı kurtarmayacak fakat fikirlerin alışverişini cesaretlendirecek. “

Beğendiğim ikinci sergi; Alman sanatçı Franz West’in 5 adet heykelinin de yer aldığı Hans Arp’ın “Chance- Form -Language” sergisi.

Dadaizm ve sürrealist ( gerçeküstücü)akımın en önemli figürlerinden olan Hans Arp’ın en önemli ve az görülmüş soyut heykelleri bu sergide yer alıyor. 1947-1965 seneleri arasında üretilmiş düzgün kavisli ve eğimli formlar; meyve, tohum ya da tomurcuk gibi doğal şekillerden ilham alınarak yapılmış. Mekanın ortasına konumlandırılmış heykellere duvarlardaki Arp’ın şiirleri ve hoparlörden gelen kendi seslendirdiği okumaları eşlik ediyor. Sanatçının son dönemine ait 20 adet bronz, mermer ve alüminyum heykelleri; figüratif, klasik geleneklerden uzaklaşan yuvarlak formlar, kendine has görsel dili olan doğal yaşamın gücü üzerine odaklanmış organik şekilli, aynı zamanda şekilsiz küre biçiminde çalışmalar.

Sanatçı zamansız olan bu yapıtlarda; İçeri-dışarı, boşluk-doluluk, insan-doğa, varlık-yokluk gibi kavramları sorgularken, heykelin soyutlanmasının yanında sanat tarihine de önemli göndermelerde bulunuyor.

Galerinin ortasında düzensiz ve yoğun bir şekilde yerleştirilmiş heykeller arasında gezinirken, yapıtların biçimlerinde sonsuz bir başkalaşımın söz konusu olduğunu hissediyorum. Arp’ın sergisi materyal ve form dilinin nasıl birbirini tamamladığı ve birbirinin içine işlediğini gösteren çok özel bir sergi.


print