OCAK’TA ÖNE ÇIKANLAR

x-ist’teki ilk kişisel sergisi “Chromophobia”yı izleyiciyle buluşturan genç sanatçı Tayfun Gülnar’ın monokrom resimleri, sürrealist bir evrenin büyüleyici bir timsali niteliğinde. Gülnar, sergiye adını veren renklerden korkma kavramını, biçimin ötesinde konumlandırarak, toplumsal olarak maruz kalınan şiddet ve ayrımcılık üzerinden yeniden yorumluyor. Sanatçı; korku, panik ve karamsarlık gibi duyguları tetikleyen sahneler yaratarak aslında, bireyin kodlanmış bir biçimde farklılıklardan duyduğu rahatsızlık hissinin ortaklığına odaklanıyor. Yalnızca mavi rengin tonlarıyla tasvir ettiği bu çatışma manzaralarında, bir yandan tekinsiz bir dünyaya ayak basarken diğer yandan sanatçının desen yetkinliği karşısında heyecanlandığımı söylemeliyim. Mekânlardan figürlere kadar resimleri oluşturan her öğenin gerçeküstülüğünden emin olsak da yaratılan evrenin tanıdık gelme sebebi, gündelik hayatımızda yüz yüze geldiğimiz güvensizlik ortamı bana göre. Sanatçı da kurguladığı görselliğin içindeki şiddeti, izleyenin zihnine ve duygularına hükmetmeden sembolik bir ifadecilikle yansıtmayı seçmiş. Temsile dair bu bilinçli tercih, sergiye ilişkin beni etkileyen bir diğer önemli detay oldu. Gerilime bu denli yakın ama masalsı bir şekilde tanık olmanın yarattığı karamsarlık, zihninizde bambaşka kapılar açılmasına sebep olacak. Sergiyi son gününde ziyaret etmek için hala bir şansınız var, kaçırmayın derim.

Daima ünik sergilerle karşımıza çıkan, başarıyla yoluna devam eden yeni nesil galeri Öktem&Aykut, Şişhane’deki yeni mekânının açılışını, Sinan Logie’nin “Temel Parçacıklar” isimli sergisi ile yaptı. Sinan Logie, özellikle sıra dışı tekniği ile dikkat çeken bir sanatçı. Üst üste yeni teknik ve malzeme kullanımları geliştiren Logie, fırça kullanmaksızın tuval yüzeyini deforme ederek resmettiği desenleriyle birlikte beton heykeller ve fotoğraf kolajlarını da izleyiciyle paylaşıyor. Bu özgün resim dilinin temelinde ise konstrüktivist ve dışavurumcu soyutlamayı bir arada titizlikle kullanabilme yetisi yatıyor. İsmini Michel Houellebecq’in aynı isimli tanınan romanından alan sergi, mimari ve sanata karşı girişilen ontolojik sorgulamanın yolunu çiziyor. Hepimizin aşina olduğu soru işaretlerinden hareketle; kent silüeti, bitmek bilmez inşaat hevesi ve beton kütleler arasına hapsolmuş hayatları meraklı bir gözle irdeleyen Logie’nin sergisini, 3 Mart’a kadar mutlaka görmelisiniz.

Ekavart Gallery ise usta sanatçılarımızdan Bilge Alkor’un, “Belleğin Yöreleri” isimli kişisel sergisine ev sahipliği yapıyor. Alkor’un edebiyat, şiir ve müzikle harmanlanmış, farklı dönemlerden işlerini bir araya getiren sergi, bellek kavramının çok katmanlı yapısına ışık tutuyor. Sanatçının, düşle gerçeğin iç içe geçtiği biçimsel dilinin doğal ve canlı yapısıyla, pratiğine konu edindiği otobiyografik motiflerin bir araya gelişinden muazzam görsellikte eserler ortaya çıkmış. Tekniğini tuvalle sınırlamayan Alkor, gravürleri ve kâğıt üzerine yaptığı desenleriyle de izleyiciyi etkilemeyi başarıyor. 24 Şubat tarihine dek izlemenizi öneririm.

 


print