MALZEMENİN RUHU

Kentin sanat ortamını zenginleştiren özel kurum galerileri, birbiriyle yarışır kalitede iki önemli sergiyi izleyiciyle buluşturdu. İş Sanat Kibele Galerisi Bubi ile, Akbank Sanat ise Susie MacMurray ile yeni yıla hızlı başlayanlardan.

Sanat tarihimizin öncü ismi, modernden çağdaşa uzanan yolda en özgün ve yenilikçi eserlere imza atmış olan Bubi; uygarlık öncesi dönemlerin Mısır, Mezopotamya ve özellikle Anadolu kültürlerinin izlerini taşıyan yapıtlarıyla bizi bir kez daha kendisine hayran bıraktı. Sanatçının engin zihninin ve teknik bakımdan yetkinliğinin en üst düzeye ulaştığı aykırı çalışmalarını bir araya getiren “6 Dönem ve Heykeller” sergisi, Bubi’nin kariyerindeki tüm dönemlere ışık tutuyor. Sanat pratiğinde daima “güzel” kavramı arkasına saklanmış olan kusur ve eksikleri mercek altına alan Bubi, iplik parçalarından atık kumaşlara kadar çeşitlenen malzeme skalasıyla beni her zaman etkilemiştir. “Dikişler”, “Yamalar”, “Aplike Yüzeyler”, “İkonalar”, “Kafesler” ve “Düğümler” gibi tekniklerle ürettiği çalışmaları; sanatçının üretken ve araştırmacı zihninin eşsiz meyveleri niteliğinde. Bu anlamda sanat tarihindeki ayrıcalıklı konumunu fazlasıyla hak eden Bubi, 1970’lerden günümüze gelen bu ünik serüveninde, bitmek bilmeyen bir yenilik arayışı ve dinamizm ile üretmeye devam ediyor. Mozaiklerden kolajlara, yapbozlardan örgülere, mektuplardan afişlere ve tabletlere kadar onlarca materyalin peşinden koşmuş olan sanatçının çok katmanlı pratiğini tekrar keşfetmek oldukça heyecan vericiydi. Bana göre serginin sürprizi ise 1975 yılında, sunta üzerine pastel ve yaldız boya ile yaptığı, eşinin düğün resmi. Küratörlüğünü Hakan Çarmıklı’nın üstlendiği “6 Dönem ve Heykeller” sergisini, 3 Mart’a kadar mutlaka görmelisiniz.

Akbank Sanat ise kuruluşunun 25. yılını sanatçı Susie MacMurray’nin “Garip Meyve” adlı sergisiyle kutluyor. Malzemenin tepeden tırnağa ruh kazandığı bu harikulade sergiyi, nefesim kesilerek izledim diyebilirim. Kadın, beden, performans ve cinsiyet bağlamları üzerine şekillendirdiği heykellerinde, mitolojiden ve sembolizmden beslenen özgün bir ifade dili sunan MacMurray, “tuhaf” olana dramatik bir ışık yöneltiyor. Sergiye adını veren, koyu kırmızı ipekli kadife ve paslı askeri dikenli telden üretilmiş büyüleyici eser; sanatçının genel pratiğine hâkim olan estetik ve şiirsel paradoksun en başarılı temsili bana göre. Aynı anda hem tanıdık hem yabancı, hem hiperrealist hem kurgusal, farklı uçlarda gezinen hikâyesiyle MacMurray’nin; sanat-kadın ilişkisini, ideolojiden kopmadan başarıyla yalınlaştırması beni çok etkiledi. Mitolojik yönüyle ele alındığında ise çağlar boyu ‘garip’senen kadın kimliğini, bir varlık ve gerçeklik olarak irdeleyen sanatçı, kanıksanmış yargılara dair zihin açıcı bir sorgulamaya girişiyor. Malzemenin sahip olduğu şaşırtıcı biçimsel potansiyeli, hünerli dokunuşlarıyla karşımıza çıkaran MacMurray, yarattığı gerçeküstü atmosferde, bilincin erişebileceği en derin algılayışa kapı aralıyor. Sergiden çıktığımda, düşüncelerimin halen daha bu deneyimi somut terimlere indirgemeye çalışması da sanatçının, yaratmak istediği ikilemi başarıyla kurguladığının kanıtı diyebilirim. Küratörlüğünü Hasan Bülent Kahraman’ın yaptığı “Garip Meyve”, 10 Mart tarihine dek devam ediyor, kaçırmayın derim.


print