SANATTA BEDEN DİLİ

Uzun zamandır sanatın konularından olan beden, ifadenin vücut dili ile anlatılmasında en önemli ögelerden birisi olmuştur. Performanslarıyla fiziksel ve zihinsel potansiyellerinin sınırlarını zorlayan ve araştıran sanatçı Nezaket Ekici geçen akşam Siemens Sanat Merkezi’nde Shahar Marcus ile harika bir performansa daha imza attı.

Dünya performans sanatının “Madonna”sı olarak bilinen Yugoslav sanatçı Marina Abramoviç’in öğrencisi olan Ekici, kimi zaman saatlerce duvarları kırmızı ruju ile öperken, kimi zaman özgürlük eylemi üzerine yaptığı çalışmalarıyla, kimi zaman da uzun saatler ayakta kalarak gerçekleştirdiği “su fıskiyesi” şovları ile akıllarımızda yer etmiştir.

Sergilerini keyifle ve merakla takip ettiğim Siemens Sanata vardığımda, mekanın küratörü Melih Görgün ile tanışma fırsatı elde ettim. Sinop Bienalinin de küratörlüğünü yapan Görgün’ün genç sanatçılara verdiği destek ve genç sanatçılar ile düzenlediği sergiler neticesinde güncel sanat merkezi olmayı hedef edinmiş bu kurum, İnanıyorum ki ilerinin önemli sanatçılarını da Türk çağdaş sanatına kazandıracak.

“Benliklerimizi Dalgalandırmak” başlıklı performans yerleştirmesinde her iki sanatçı galerinin ortasına konumlandırılmış su dolu şarap kadehleri ile kaplı masa üzerine çıkıyorlar; su içerek yavaş adımlarla birbirlerine yaklaşırken, boş kadehleri de üzerlerindeki kostümün ceplerine yerleştiriyorlar. Birbirlerine yaklaştıklarında birbirlerini iterler ve sarılırlar. Bu eylem sonunda kadehlerin kırıldığına tanıklık ediyoruz. Büyük bir konsantrasyon gereken gösteride her ne kadar kamera flaşları onların dikkatlerini bozmadıysa da izleyenler açısından rahatsız ediciydi.

Seyirciler, değişik kültürden gelen bu sanatçıların suyu farklı içtiklerini, farklı hızda ilerlediklerini ve farklı güce sahip olduklarını algılayabilirler. Kendilerini zaman ve mekanda ifade eden ikili o mekana ruh veriyorlardı sanki. Sanatçılar seyirci ile izlenen arasındaki ilişkiyi araştırırken, vücudun ve aklın limitlerini de sorguluyorlar.

Bedenini cesurca kullanan Nezaket, dünya kavramsal sanatının önemli sanatçılarından Barbara Kruger’ın önemli bir deyişini aklıma getiriyor; “ Bedenimiz savaş alanıdır”.

Bana göre, kimliğin ve farklılığın bir alanı olan bedenler her zaman dünyaya bir söylem sunacak ve bir hikayenin konusu olacaktır. Bu özgün, tekrarı olmayan, yalnızca bir an için var olan ve izleyenin belleğinde varlığını sürdürmeye devam ettiren şov, sanatçıların icra ettiği sanatın ne kadar başarılı bir şekilde aktarılmış olduğunun en canlı delili. Almanya’da yaşayan Ekici bir röportajında şöyle diyor; “ Aslında iki kültürlü olmamın hiç önemi yok. Önemli olan tek şey, insanın yaptığı sanatı başkalarına aktarabilmesidir. “

Aylarca prova edilmiş ve yazılı bir metni olmayan bu performans video çalışmalar ile de desteklenmiş. Beni en etkileyen video “ Methexis” . Ölü Deniz ( Lut Gölü)’de çekilen çalışmada sanatçı, su üzerinde beyaz elbise ile ölüymüşçesine hareketsiz duruyor. Elbisesine iliştirilen 50 adet balon, her an onu göğe yükseltecek ve ölümü ona yaşatacak gibi. Bu duygusal kompozisyonda sanatçı “yeri ve zamanı” sorguluyor. “ Tuz Ziyafeti” adlı diğer bir eserde ise Marcus ile göl üzerinde yüzen masada yemek yiyorlar. Bu da ölümün ve inancın sembolizmine dair alaycı bir bakış açısını izleyenlere sunuyor.

Kültürel kimlik, küreselleşme, benzerlik ve karşıtlıklar, sosyal sorumluluklar, kadın-erkek ilişkileri gibi konulara dokunan Ekici, dilerim bir gün hocası Abramoviç gibi bir sanat okulu açar ve geleceğin performans sanatçılarını yetiştirir. Abramoviç’in dediği gibi ; “ Sanatçılar toplumların hizmetlileri olmalı”

Aralık ayında Londra’da olacaklar için güzel bir haberde Nezaket Ekici’nin Londra Pi Art Works’de açılacak olan sergisi. Sanatçının bilinen işlerinin yanında “Emotion in Motion” performansı da İngiliz sanatseverler ile buluşacak.
“Farklı Hayatlar-Karşılaşmalar ve Buluşmalar” sergisi, 10 Ocak 2014 tarihine kadar haftanın her günü 10.00 – 19.00 saatleri arasında Siemens Sanat’ta izlenebilir.


print