Selim Birsel Retrospektifi

 

Günümüzde sanatçılar hayata dair düşüncelerini ve tecrübelerini sanatın farklı kollarını kullanarak ifade ediyorlar. 1963 doğumlu Selim Birsel farklı akımları içinde barındıran bu geniş sanatsal yelpazade siyasi düşüncelerini gerek videolarda, gerek yerleştirmelerde, gerek resimlerde, gerekse kitaplarda ifade ediyor. Sanatçının retrospektif tadındaki üç ayrı galeride sergilenen işlerini çok beğendim. Karaköy’deki  Egeran Galeri’de “Adım Adım” başlıklı sergisi bana çocukluk yıllarımdaki anılarımı hatırlattı. 1974 yılında Kıbrıs Barış harekatında halkın yaşadığı tecrübeleri ve onlarda bıraktığı yara izlerini anlatan sergide “Ampüte” isimli yerleştirmesi ve sergi alanının gece mavisi ışığında olması çok etkileyici idi. Bu mavi ışık o dönemde araba farlarını kapattığımız mavi karbon kağıtlara bir göndermeydi sanki. Sergiyi tek bir iş olarak değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum. Galerinin direktörü ile yaptığımız sohbet esnasında bütün işlerin birbiriyle diyalog halinde olduğunu hissettim. Arkamda asılı olan bir fotoğrafta sanatçı arılar topluluğunu resmetmiş. Öyle ki özgürlüğüne kavuşmak isteyen bu arıların üzerine yerleştirilen kelebek imgesi ile adeta insanların özgürleşme isteği basitçe ifade edilmiş. Sanatçının minimal dilinin ne kadar kuvvetli olduğunun göstergesi olan bu çalışmalar, Türk devletinin uzun zamanlardan beri kanayan yarası olan Kıbrıs meselesini gündeme getirmesi açısından önemli. Kıbrıs gerek coğrafi yapısından, gerek farklı nüfusları barındırmasından, gerek ise tarihsel geçmişinden dolayı önemli bir ada. Bundan dolayı ki sanatçının çalışmaları izleyenleri bu mesele konusunda tekrar düşünmeye davet ediyor.


Kuad Galeride ise Selim Birsel’in 2008-2012 yılları arasında çekilmiş ve yollanmış haberler ve izlenimlerden seçtiği 51 görüntünün bulunduğu kitap tanıtımı vardı. Lübnan, Viyana, Üsküp Diyarbakır, Bahreyn, Stuttgart, Mardin, Lefkoşe, Selanik, Belgrad, Torino’dan çektiği fotoğrafların bulunduğu bu kitap kütüphanemdeki yerini aldı. Sanatçın imzalı, numaralı ve sınırlı sayıdaki bu fotoğraflarına baktığımda insanların yüz ifadeleri, nesnelerin doğal halleri o kadar natürel yansıtılmış ki aklıma gelen ilk düşünce, Birsel’in fotoğrafı oluşturmadan önce doğru anı bekleyip sonra deklanşöre basmış olmasıydı.

Tütün deposundaki sergide ise sanatçının videoları, “Paravanlar”, “Atılan Toplar” ve “Rezistans II” adlı yerleştirmesi yer alıyor. Dikkatimi çeken ilk iş paravanlar. Farklı kültürlere ait renkli kumaş motifler ile kaplanmış bu paravanlar, birçok medeniyete ev sahipliği yapmış Diyarbakır ve Mardin şehirlerine ait. Sanatçı ülke coğrafyasının en doğusunda yer alan bu iki şehri adeta paravanlar ile Türkiye haritasından ayrı bir bölgede konumlandırmış. Sanki Türkiye’den kopuk, terkedilmiş gibi..


Diğer bir odadaki yerleştirmede ise kırmızı duvarlar ve yerlerde rastgele bırakılmış patlamış renkli toplar yer alıyor. Bu çalışmada Birsel, hayata başlamadan erken yaşta tabuta sokulan çocukların, gençlerin hikayelerini yalın ve somut bir şekilde anlatmak istemiş.

Tütün deposunun merdivenlerinde inerken gözüme farklı bir sergi takılıyor. “Afişe Çıkmak 1960-1980”  adlı sergi. 1960-1980 dönemine ait sol görüşleri temsil eden afişlerin yer aldığı sergi aynı zamanda Salt Beyoğlu’nda izlediğim ” Duvar Resminden Korkuyorlar” sergisi ile eş zamanlı olması adına güzel ve anlamlı bir tesadüf olmuş.

Kanımca siyasal boyuttaki çağdaş sanat bize Türkiye’nin problemlerini hatta dünya meselelerini daha iyi anlamamızda katkıda bulunmaktadır.

Banu Çarmıklı


print