TOPHANE SANAT TURU

Mart ayına hızlı bir giriş yapıyoruz. Devam edenlerin yanı sıra kapılarını yeni açanlarla birlikte Karaköy/Tophane hattında öne çıkan sergilerden sizin için seçtiklerime uğramadan geçmeyin derim.

Bağımsız ve kâr amacı gütmeyen çizgisiyle geçtiğimiz yıldan beri sıra dışı projelere imza atan Merdiven Art Space, en önemli güncel sanatçılarımızdan Gülsün Karamustafa’nın “Bebeği Kundaklamak” başlıklı sergisine ev sahipliği yapıyor. Sanatçının Türkiye’de ilk kez izleyiciyle buluşan major enstalasyonu, Merdiven Art Space’e özel olarak kurgulandı. Gülsün Karamustafa, üretim pratiğine pek çok farklı medyumu başarıyla dahil etmeyi başarmış, irdelediği sosyopolitik konular ile yerel çağdaş sanat sahnemizin öncüleri arasına ismini yazdırmış değerli bir sanatçı. BüroSarıgedik ve Merdiven Art Space işbirliğinden doğan serginin çıkış noktası, Gülsün Karamustafa’nın 1969 yılında, öğrencilik döneminde yaptığı Floransa seyahatine dek uzanıyor. Filippo Brunelleschi tarafından tasarlanmış, eski bir yetimhane binası olan “Ospedale degli Innocenti”deki duvar kabartmalarında gördüğü kundaklanmış bebek tasvirlerinden çok etkilenen sanatçı, 2015 yılında “Bebeği Kundaklamak” çalışmasına imza atıyor. Savaş dönemleri, büyük felaketler, göçler ve diasporalar nedeniyle çağlar boyunca en büyük mağduriyeti yaşayan çocukları odağına alan Karamustafa; masumiyet ve yardıma muhtaçlık durumlarını yeniden yorumluyor. 2. Dünya Savaşı sonrası yetim kalmış çocukların gündelik hayatlarından kesitler sunan videoya, çarpıcılığı gerçekliğinden gelen bir yerleştirme ve Gülsün Karamustafa’nın muazzam desenleri eşlik ediyor. Sergiyi izlerken etkilenmemek ve sanatçının işaret ettiği kavramlar üzerine düşünmemek elde değil. Mekânla bütünleşmesi açısından da çok başarılı bulduğum “Bebeği Kundaklamak”, 13 Nisan’a dek devam ediyor; mutlaka görün derim.

Benim gibi yeni keşiflerin peşindeki sanatseverlere imkân tanıyan MARTCH Art Project, Seçil Büyükkan’ın solo sergisini ağırlıyor. Daha önce Base İstanbul’dan hatırlayabileceğimiz sanatçının son dönem üretimlerini içeren “Yeni Bir Günün Anısı”, zamandan ve mekândan bağımsız, soyut bir evrenin kapılarını aralıyor. İnsan ve doğa arasında yüzyıllardır süregelen karşıtlık dolu ilişkiyi tuvallerine konu edinen Büyükkan’ın, izleyicinin zihnini referanslara boğmayan sade ifade dilini beğendim. Yaşam, ölüm, yaratım, yıkım gibi kavramların bütüncül bir sistemin ayrılmaz parçaları olduğu gerçeğini akıllara getiren sergiyi 29 Mart tarihine dek izleyebilirsiniz.

artSümer ise Basim Magdy’nin üçüncü solo sergisini izleyiciyle buluşturdu. Magdy’nin özgün kurgusal dünyasından içeri girenleri geçmiş ile gelecek arasındaki sınırların silikleştiği, renkli bir zaman yolculuğu bekliyor. İsmini, sanatçının 2016’da yaptığı “No Shooting Stars” filmindeki bir satırdan alan “Esrarengiz Zaman Makinelerine İnen Bir Yürüyen Merdiven”; video, fotoğraf ve metinlerin kuşatmasında bir evren sunuyor. Aile albümlerindeki çocukluk fotoğraflarından insanlığın bencilce üretip yokettiği şeylerin izlerine uzanan bu dünyayı bir okyanus zemininden gözlemleme fırsatı sunan sergiyi başarılı buldum. 23 Mart tarihine dek ziyarete açık.


print