Los Angeles ve San Francisco Sergileri

Julie Mehretu John Berggruen GalleryGeçtiğimiz hafta Los Angeles ve San Francisco seyahatlerimde gördüğüm birkaç sergiyi Sanatonline ile paylaşmak istedim. Los Angeles’ın önemli galerilerinden Ace Galeri’de Bernar Venet ve ressam Natalie Arnoldi’nin ortak sergisi yer alıyordu. Venet’in “Indeterminate Lines and Arcs” “Belirsiz Çizgiler ve Kavisler” adlı çalışmaları, çeşitli boyutlarda, paslanmış metal görünümlü ve çeliklerden üretilmişti. Minimalist olan bu heykellerde metal malzemenin bükülmesiyle maddenin dayanıklılık özelliği araştırılıyor gibiydi. Sanatçının deyimi ile bu eserlerin üretim aşaması bir “kuvvet testi” sayılabilir. Bu süreci, sanatçı ile bir metal parçası arasında geçen mücadele gibi düşünebiliriz. Venet sert yapıya sahip olan çeliği esneterek adeta onun doğasındaki karakteristik özelliğin sınırlarını zorluyor. Bükülmüş, kıvrılmış formlar, gerçek üstü çizimler ve yazımları da beraberinde getiriyor. Heykel sanatına farklı bir bakış açısı getirmiş olan sanatçının 2011’de Şato Versay’da gördüğüm açık hava sergisi zaten unutulmazlarım arasındaydı. Sanatçı burada mekan, sanat ve mimari arasındaki ilişkiyi irdelerken aynı zamanda tarih, zaman ve yine sanat arasındaki bağa dikkat çeken heykellerini sergiliyordu. Onun çalışmalarını sanat ile matematiğin mükemmel bir sentezi gibi algılıyorum.

Benim açımdjulie mehretu john bergguen galleryan serginin en ilginç tarafı ise Amerikalı genç sanatçı Natalie Arnoldi’nin bu denli önemli bir sanatçıyla beraber gösteriliyor olmasıydı. Arnoldi için gerçekten bu çok büyük bir şans diye düşünüyorum. Genç sanatçının donuk, bulutlu ve ışık huzmeli eserlerine baktığımızda ise, okyanus bilim ve modern bilime olan ilgisini görmek mümkün. Kimi zaman sisli bir yolu, kimi zaman uçaktan çekilmiş puslu bir gün doğuşunu, kimi zamanda zifir karanlıkta okyanus dalgaları arasında bir ışığı tasvir eden tablolardı gördüklerim. Sanki izleyiciyi bu resimlerle gizemli ve psikolojik bir yolculuğa çıkarmak istiyordu sanatçı. Tablolardaki sonsuzluk hissi veren puslu atmosfer, dinginlik ve yoğunluk olgularını başarıyla izleyiciye veriyordu. Beni farklı bir zaman ve mekan dilimine götüren güzel işlerdi.

 

Aynı galeride yer alan Gisela Colon’un “Pods” başlıklı sergisinde ise California minimalizminin güzel örneklerini görüyoruz. Endüstriyel, plastik malzemeler kullanan sanatçı izleyenin idrak etme veya algılama ile ilgili dürtülerini tartarken doğanın kendi düzeninde yaşanan olayları araştırıyor. Başka bir ifade ile bu garip soyut eserleri ile sanatçı, anlama ve algılamaya referanslar veriyor. Eserler mekanın içerisinde oldukça çarpıcı görünüyorlardı. Belli bir özelliği olamayan, tesadüfi olarak ortaya çıkmış objelerdi Colon’un eserleri. Çevresel durumlara bağlı olarak eserlerin üzerinde değişen ışık oyunları işleri daha da ilginç kılıyordu.

al held John berrgguen gallery San Francisco’daki John Berggruen Gallery’de “Patterns of Abstraction” sergisinde, Al Held, James Hugonin, Callum Innes, Liza Lou, Sarah Moris, Birdget Riley ve Rudolf Stingel’in tabloları yer alıyordu. Birbirinden güçlü isimlerin yer aldığı bu sergide, Rudolf Stingel ve Sarah Moris’in eserlerini çok beğendim. Ayrıca aynı galeride yer alan Etiyopyalı sanatçı Julie Mehretu’nun kağıt işlerinin yanında mürekkep ve akrilik ile çalıştığı çok özle bir tablosu yer alıyordu. Dört milyon dolar değerindeki bu tablo, harita, şehir planlama krokisi ve mimari formların birleşiminden oluşan katmanlı bir soyutlama gibiydi. Yolunuz Los Angeles veya San Francisco’ya düşerse bu sergileri mutlaka görün derim.


print