PARİS’TE BİR HİCİV USTASI: MAURIZIO CATTELAN

Avrupa’daki sanat kurumları arka arkaya yıldız sanatçıları izleyiciyle buluşturmaya devam ediyor. Geçen ayki Paris ziyaretimde, muhteşem güzellikteki tarihi yapı Monnaie de Paris’de açılan Maurizio Cattelan sergisini göreceğim için heyecan doluydum. Seine nehri kıyısında boylu boyunca uzanan bu eski Darphane binası, 18.yy Fransız Neo-Klasisizminin en görkemli örneklerinden biri. Bugün bünyesinde bulunan Nümizmatik Müzesi’nin yanı sıra çağdaş sanatçılara da kapılarını açan kurum, David LaChapelle, Daniel Buren gibi ustaların ardından İtalyan sanatçı Cattelan’ın eserlerini bir araya getirmiş.

maurizio-cattelan_untitled_la-monnaie-de-paris_2016

Maurizio Cattelan, hiciv dolu heykelleriyle ününü dünyaya duyurmuş çok önemli bir sanatçı. Kariyerine 1980’lerde, meşhur İtalyan mobilya tasarımcısı Ettore Sottsass’la tanışıklığının da yardımıyla tasarım dünyasına adım atarak başlamış. Sonrasında çalışmalarını içeren katalogları galerilere yollayan Catellan, sanat çevresinin dikkatini çekmeyi başarmış. Öyle ki kimilerince Post-Duchampian olarak tanımlanan sanatçı, sembolik niteliği yüksek kavramsal işleriyle kısa sürede popüler olmuş. Ben de bu dâhi ismin sıkı takipçilerinden biriyim. 2011 yılında Guggenheim New York’ta gerçekleşen sergisi, tüm işlerini bir araya getiren kapsamlı bir retrospektif gibiydi. Mekanın mimari özelliklerini fevkalade bir ustalıkla kullanan Catellan, adeta tek bir enstalasyon gibi okunabilen seçkisiyle herkesin beğenisini kazanmıştı. Bu uzun soluklu serginin ardından kendisi de emekli olacağını düşünüyormuş ancak işlerine dışarıdan bir gözle bakma fırsatı bulunca, zihninde, ulaştığı pik noktasını sürdürecek yepyeni kapılar açıldığını farketmiş. Böylece Monnaie de Paris’deki “Not Afraid of Love” isimli sergisinin fikri doğmuş. Ben de Guggenheim’de gezdiğim olağanüstü güzellikteki serginin ardından yüksek beklentilerle Paris’e gittim ancak hâlihazırda tanıdığımız işlerinin ötesine geçecek düzeyde bir yenilikle karşılaştığımı söyleyemem.

maurizio-cattelan_turisti_la-monnaie-de-paris_2016

Monnaie de Paris binasının mimarisi daha içeri girmeden insanı büyülüyor. Mekana girince de  bu etki devam ediyor. Ne var ki serginin salonlara bölünmüş olması ilgiyi uyanık tutmayı engelleyen ilk faktör diyebilirim. Yaklaşık 18 parça eserden oluşan seçki, Catellan’ı hiç tanımayan sanatseverler için bilgi verici ve doyurucu olma özelliği taşıyor ancak benim gibi yeni bir arayışla gidenler tatmin olmayabilir. Sanat Direktörü ve Küratör Chiara Parisi’nin ifadesine göre sergiye yeni işler koymak istemişler ve Catellan çalışmalara başlamış ancak maalesef yetiştirememiş.

maurizio-cattelan_the-ballad-of-trotsky_la-monnaie-de-paris_2016

Sergide bana göre en etkileyici iş yapının en göze çarpan bölümündeki “The Ballad of Trotsky” isimli yerleştirmesiydi. Tavandan sarkan at heykeli, mekanın tüm ihtişamına ve kusursuz zerafetine tezat bir şekilde izleyiciyi şaşırtıyor. Catellan’ın yaratım, ölüm, zamanın ruhu gibi derin konulara dair zihinlerde soru işaretleri uyandıran bu çalışması, kendi içsel çatışmalarınının da dışavurumu gibi.

maurizio-cattelan_la-nona-ora_la-monnaie-de-paris_2016

Sanatçının en bilinen eserlerinden olan “La Nona Ora” ise serginin diğer yıldızıydı. Seramoni kıyafeti içerisindeki Papa II. John Paul’ün üzerine meteor düşmüş halde yerde yatan heykeli, Catellan’ın sanatsal pratiğinde baş rolü çeken alaycı ve ironik dilin en başarılı örneği. Siyasi, toplumsal ve kültürel pek çok farklı açıdan yorumlamaya açık bu yapıt, sanatçının muzip ve eleştirel yaklaşımını eksiksiz özetliyor. Bazı eleştirmenler tarafından saygısız ve çocukça olarak nitelendirilen Catellan, aslında Duchamp’dan aldığı mirası kendine has yöntemleriyle bugüne taşıyor. Sergide vurgu yapılan durum ise eserlerde sürpriz şekilde kendine yer veren sanatçının, birbirinden farklı form ve anlamda oto-portrelerle gözlemci kimliğini öne çıkarması. Korkulukta güvercinlerle oturan biri, tek başına küçük bir çocuk, yer döşemesinden kafasını uzatan adam gibi figürlerin neredeyse tümünde kendi suretini tasvir eden Catellan, izleyiciye sergideki varlığını asla unutturmuyor. Bu tercihini esprili bir yorum gibi değerlendirmenin yanı sıra varoluş, yer değiştirme, gözlemleme, bilme ve yok oluş gibi yaşamsal süreçlerle de ilişkilendirmemizi bekleyen Catellan, ciddi biri olarak algılanmak istediğini söylüyor. Çünkü ona göre ironik olan bir şeyden daha ciddisi yoktur. Kendisinin de vurguladığı gibi aslında görünürdeki absürdlüğün altında derin kavramsal önermeler yatıyor.

maurizio-cattelan_untitled_la-monnaie-de-paris_2016x

Yarattığı tüm bu sıradışı karakterlerin sembolize ettiği post-modern çelişkiler ve kışkırtıcı fikirler, Catellan’ın sanatını eşsiz kılan unsurlar bana göre. Ortaya koyduğu tiyatral görüntü, obje ve yerleştirmeler bağlı bulunduğumuz düzenin en baş aktörlerini kıyasıya eleştiriyor. Sosyolojik, tarihî ve politik figürleri böylesine özgün bir ifade yoluyla sanatın sınırlarına dahil etmeyi başaran Catellan, sisteme dair tüm motiflerle dalga geçiyor. Ben kendisini, klişeleri çağdaş sanatın sahne ışıkları altında cesurca kritize eden bir isim olarak her zaman ayrıcalıklı bir yere koyuyorum. Ayrıca günümüzde medyanın sunduğu her tür malzemeden etraflıca faydalanan sanatçı, gerçeklik, sahtelik, imaj, mitler, tabular vb pek çok kavramın ideolojiyle bağlantılı paylaşım biçimlerini tartışmaya açıyor.

maurizio-cattelan_him_la-monnaie-de-paris_2016 Maurizio Cattelan’ın ismini, bu yıl Mayıs ayında gerçekleşen Christie’s müzayedesinde, 17 Milyon dolara satılan diz çökmüş Hitler heykeli çalışmasıyla duymuş olabilirsiniz. Bu yapıtın böylesine dudak uçuklatan bir fiyata alıcı bulması kuşkusuz, bahsettiğim çizgi dışı fikirsel üretim motivasyonunun eseri. Her ne kadar Monnaie de Paris’de sunulan seçkide, kırılma yaratacak bir yeniliğe rastlamamış olsam da kendi deyimiyle kariyerinin önemli duraklarından birine işaret eden bu sergiyi zevkle gezdim. Göz kamaştırıcı mimari atmosfere başarıyla sızmış hiciv dolu heykellerin verdiği düşünsel ve görsel ziyafete tanıklık etmek harika bir deneyimdi.  Sizin de yolunuz 8 Ocak tarihine dek Paris’e düşerse mutlaka ziyaret etmelisiniz.


print