SANAT DÜNYASININ ŞEF JOKERİ MAURIZIO CATTELAN

Yaptığı her işiyle sanat dünyasın sarsan, kitleler üzerinde adeta bir şok etkisi yaratan dünyaca ünlü, İtalyan, kavramsal sanatçı Maurizio Cattelan ağır başlı sanat dünyasının adeta orta yaşlı yaramaz bir çocuğu. Muzur sanatçı hem kendisini hem de sanat dünyasını ciddiye almayan tavrı ile dikkatleri her zaman üzerine çekmeyi başarıyor.  1999 yılında Venedik bienali için yapmış olduğu “La Nona Ora” (The Ninth Hour, 1999) isimli, bir gök taşı tarafından yere serilmiş, gerçekçi boyutlardaki papa heykeli ile izleyenleri güldürürken sergilediği sanat pratiği ile sanat aleminin Şef Joker’i olarak ün kazanmaya başlamıştı. 2000’li yılların başından itibaren,  bire bir boyutlardaki bal mum heykelleri,  provokatör, muzip ve traji-komik tavırları ile tanınan sanatçı çağdaş sanat algısını değiştiren en başarılı isimlerden olmaya devam ediyor.

Eleştirel, sulu, hatta rahatsız edici eserleri ile sanata, sanat tarihine, anıtsallığa ve milliyetçiliğe vurguda bulunan sanatçı bu günkü kaotik sanat ortamını, aksine sanatçıların lehine kullanabilecekleri elverişli bir ortam olarak nitelendiriyor. Bu ideolojiden yol çıkan sanatçı müzayede evlerini, galerileri, yüceltilen sanatı yıkıp, kuralları alt üst edip, yüksek mizah anlayışı içeren eserlerine geçmişten de referanslar katarak bugünün çağdaş sanatına ismini altın harflerle yazdırmayı başarıyor.

Cattelan, sanat camiası içerisinde, yaptığı sarsıcı eleştirilere rağmen hedef gösterdiği kitle tarafından bile kendisini vazgeçilemez kılan bir figür. Provokatif, spekülatif ve eleştirel tavrına kattığı ince mizah anlayışıyla, fark ettirmeden sorunsalının tam da odak noktasına dikkatleri çekmeyi başaran sanatçının 2005 yılında doldurarak yaptığı “The Ballad of Trotsky” isimli at heykeli ünlü Fransız iş adamı ve koleksiyoner Bernard Arnault’a 2.1 Milyon Dolara, gerçekçi boyutlarda, üstü cadılar bayramı kostümünü andıran bir bez ile örtülü “Par Peur de l’Amour” isimli fil heykeli 2.7 milyon dolara satılmış ve Cattelan sanat pazarındaki parlak yerini de edinmiştir.

Şimdiden adını çağdaş sanat tarihine kazımış, sayısız önemli esere imza atmış olan sanatçının, 2012 yılında Guggenheim Müzesi’de gerçekleştirdiği devasa yerleştirmesi adeta sanatçının tek eserlik bir retrospektifi .  Tavandan sarkan objelerden oluşan “ All” isimli yerleştirme çağdaş sanat işleri arasında muazzam görsellik sunan bir baş yapıt niteliğindedir.

Milano’da tarihi borsa binasının önünde yer alan  11 metrelik “L.O.V.E. (2011)” isimli mermer heykeli ise sanatçının söylemlerinde ki cesur tavrının kesin kanıtı olan bir eser. Sadece orta parmağı göğe yükselen, diğerleri ise kırılmış olan bu el heykeli açık seçik bir şekilde bankacıları işaret ederken, İtalyan ekonomisine sert göndermelerde bulunuyor.

Murizio’nun en popüler yapıtlarından olan “HIM” isimli, 2001 tarihli dua eden Hitler heykeli, eşinin narin bedenini çıplak şekilde gösterdiği “Britney, 2010” isimli büstü, Guggenheim Müzesi’nin havuzuna yüz üstü düşmüş, 3d bir Disney karakteri olarak hayata geçirdiği “Daddy, Daddy” isimli Pinokyo heykeli sanatçının eserleri arasında birer başyapıt olarak gösterebileceğimiz aklıma gelen ilk eserlerden.

Daha önce pek çok kollektif yapıda yer almış,2006 yılında Berlin Bienali’nde Co-Küratör olarak görev yapmış, sergiler düzenlemiş hatta galericilik bile yapmış olan sanatçı bu günlerde yeni bir sergi projesi ile gündemde. Ünlü sanatçı emekliye ayrıldığını iddia etse de, hiçbir yere gitme niyetinde değil . Cattelan,  seçici kurula , proje sahibi Artissima’nın direktörü Sarah Cosulich Canarutto  tarından davet edilmiş. Canarutto’nun sözleriyle “burası sayısız gizli öykünün ve mitin olduğu bir şehir ve bunlar Maurizio’nun ilgi alanlarıyla bire bir örtüşüyor: ölüm, ütopya, yıkım”.  18.yy. Barok mimarisine ait İtalya’nın Torino şehrinde Palazzo Cavour’ da gerçekleşen “Shit and Die” isimli sergi, Myriam Ben Salah, Marta Papini  ve Cattelan’ın küratörlüğünde  seçilmiş sanatçıların eserlerinden oluşuyor. Serginin isimi ilk bakışta provokatif gibi gözükse de aslında ünlü sanatçı Bruce Nauman’ın 1984 yılında “One Hundred Live and Die” isimli eserinden esinlenilerek düşünülmüş. Nauman’ın neon yazılarından oluşan bu eseri yaşama ve ölüme dair sıradan veya trajik diyebileceğimiz yüz tane öneri sunar, “Shit and Die” da bunlardan bir tanesidir. Yaş, milliyet ve ya artistik kariyer gözetmeksizin seçilen 60 sanatçının eserlerinin yer aldığı sergi , müstehcen bir teatral sahne ile açılıyor: sarayın resepsiyon alanlarından birinin yüksek duvarlarına zımbalanmış 40,000 adet gerçek 1 Dolar kağıt para manzarası. Eric Doeringer’in “Kucaklama” (2014) adlı bu eseri, Torino’nun endüstriyel yaratıcılığına ve dinamizmine göndermede bulunuyor.

Sergi kataloğunun kapağında “Olivetti” daktiloları için yapılmış tarihi bir Amerikan reklamı kullanılmış. Reklamda, yüzünde sersem bir mutluluk ile fırıl fırıl saçlarını döndüren bir sekreterin portresi yer alıyor. Bu genç kadın portresi üzerinde ise “daktilo gerçekten de kendi kendine düşünebilir”, “etrafa saçılmış büyük harflere son!”, “ yerli yersiz boşluklara son!”,  “birbirine girmiş, üst üste binmiş yazılara son!” gibi sloganlar yer verilmiş. Cattelan, katalog kapağı için seçtikleri bu posteri ; “iki sebeple bu resmi beğendik, zamanı geçmiş bir havası var, bugünlerde nadir bulunan bir özellik bu. Aynı zamanda da İtalya’nın parlak, endüstriyel geçmişinin bir hatırası işlevini görüyor” sözleriyle açıklıyor.

Sarayda ayrıca Torino’nun önemli şahsiyetlerinin portreleriyle dolu, güç ve arzu üzerine kurgulanmış bir oda yer alıyor. Tuhaf kostümlerle kameralara poz vermeyi seven Cavour’un kontes kuzeni ile Carla Bruni’nin karakterlerini birleştiren sanatçı Francesco Vezzoli’nin “Carla di Castiglione” (2011) adlı çalışması buradaki eklektizme göndermede bulunuyor. Proje sahibi Canarutto bu  karizmatik kontesi  adeta o günlerin “Cindy Sherman”ı olarak tanımlıyor. Çalışma aynı zamanda bizi bu abartılı mekan etrafında gelişmiş olan mitleri düşünmeye sürüklüyor.

16 Ocak 2015 tarihinde sona erecek olan bu eşsiz sergiyi yolunuz Torino’ya düşerse muhakkak görün derim.

 

 


print