Herkes İçin Sanat

Sevgili sanatseverler, Bu hafta köşemde İngiliz çağdaş sanatının önemli sanatçılarından “Canlı Heykeller” olarak da bilinen Gilbert&George’un sergisine yer vermek istiyorum.

Gerçek birer İngiliz centilmeni olan bu eşcinsel sanatçı çifti, birkaç yıl evvel İstanbul’a geldiklerinde evimde ağırlama ve böylelikle hem onları hem zarif sanat duyarlıklarını yakından tanıma fırsatı bulmuştum. Dünya çapında sayılabilecek çok önemli karma ve kişisel sergilere imza atan çift, geçen hafta Londra’nın önemli galerilerinden olan White Cube’ün yeni mekânında “LONDRA RESİMLERİ” başlıklı kişisel bir sergi açtılar.

Gilbert&George 1967 yılında St. Martins School Of Art adlı okulda tanışmışlar ve 45 senedir de Londra’da yaşıyorlar. Yaşadıkları ve çalıştıkları bu şehirde birçok sosyal ve politik değişime şahit olmuşlar. İkilinin yaşadığı Doğu Londra bölgesi, farklı din ve ırktan birçok insanın bulunduğu ve şehrin fazlasıyla tehlikeli olduğu, polisin bile neredeyse çekinerek girdiği bir bölge. Onlar, ülkede suç oranının en yüksek olduğu ve sokaklarında farklı kültürleri barındıran bu caddelerde yıllarca dolaşarak insanlarla empati kurmaya, onların sorunlarını anlamaya çalışmışlar. İnsanların duygu ve davranışlarını inceledikleri bu yerler, yerel olanın bir anda evrensele dönüşüm gösterdiği bir laboratvuar adeta. Londra Resimleri’nin başlangıç noktasında; bu sokaklar ve insanlar, bu modern Avrupa şehrini oluşturan dinamikler, insan deneyimleri, yaşananlar-yaşatılanlar ve kendi hayatlarının gerçekleri var ve bu gerçekler onların sanatlarının bir somut birer parçası olmuş.
Londra Resimleri,  günlük ve haftalık gazetelerin afişlerinden oluşuyor. 3712 adet süreli yayının afiş derlemelerinin yapıldığı bu sergide farklı büyüklükte, karolajlara bölünmüş devasa panolar yer almakta. Panoların üzerinde, halk arasında kullanılan bir kelime ya da bir ifade dikkat çekici bir biçimde kırmızı ile yazılmış ve bu yazılar ilk bakışta izleyiciye şok, korku duygusu, bazen de hazmetmesi zor anlar yaşatabiliyor. Böylelikle sanatçıların, örneğin “cinayet, katliam, intihar, tecavüz, dinsel terörün yarattığı şiddet (İslam-Müslüman)” gibi kelimelerle, hayatımızı tehdit eden, modern hayatın koşuşturmasında unuttuğumuz hayati meselelere dikkat çekmek isteğinde oldukları anlaşılabiliyor. Kullanılan imajların altına İngiltere kraliçesinin bozuk paraların üzerinde bulunan resmi, bu fotoğrafların kraliçe tarafından da tasdiklendiği izlenimini vermek için konulmuş adeta.

İkili, toplumsal içerikli tavırlarıyla; sosyal problemlere ve politik sorunlara, tabulara, sınıf ayrımına ve seks, ırk, din, AİDS, homoseksüellik, tecavüz, cinayet, şiddet, korku, vatanseverlik, madde bağımlılığı, ölüm gibi hayata ait olgulara dikkat çekerek halkta ve özellikle politikacılarda farkındalık yaratmak istemişler. Modern batı toplumlarının yerleşmiş problemlerine dikkat çeken Gilbert&George, bir bakıma Londra’nın ahlaki portresini, trajik olayların sanatsal izdüşümü ile çiziyorlar. Bu kasvetli şehirde yaşayan insanların ahlaki normlarını (iyi/kötü), değerlerini araştırıp ortaya çıkarmak onların icra ettiği sanatın temel gerekçesi.

Bir başka bakışla Londra Resimleri, şehrin homojen yapıya sahip olmayan insanlarının davranışlarını gösteren bir rehber aslında. Tıpkı Charles Dickens’in romanlarında olduğu gibi… Dickens de Londra’nın sokaklarında gezerek kötü koşullarda yaşayan insanların hayatlarını, davranışlarını, seçimlerini, sosyal evrimlerini, kısaca o zamanın yaşayan Londra’sını kendi gerçekçi biçemiyle romanlarına aktarmıştı. Gilbert&George’un, bu anlamda Dickens’tan etkilenme olasılığı akla çok da uzak kalmayacak bir yaklaşım olsa gerek.

Sergi geneline baktığımda moral bozucu, sıkıntılı ama bir o kadar da düşündürücü işler olduğunu gözlemliyorum; fakat bütünsel bakıldığında bu işler, şehrin bulunduğu konum ve tarihi açısından, ruhsal bir manifestonun somut bir göstergesi olduğu kanısını uyandırıyor.

Daha geniş perspektiften baktığımda ise insanlığı tehdit eden bu unsurların yalnız Londra’ya özgü değil; dünyayı, insanlığı tehdit eden global unsurlar olduğunu ayrımsıyorum. Sosyal ve politik içerikli söylemlerin olduğu, hayatın gerçeklerinin yansıtıldığı bu realist panolar, aslında Londra sokaklarının çığlıkları…


print