Land Art-Andrew Rogers / Proje 4 L Müzesi

_DSC5796fotoğraf(2)fotoğraf(3)

İstanbul’da bir ilki gerçekleştiren Proje 4 L müzesi farklı bir sergiye ev sahipliği yapıyor. Avusturalyalı sanatçı Andrew Rogers çağdaş sanatın ve Land Art’ın önemli isimlerinden. Dünyanın farklı ülkelerinde yaptığı enstalasyonları ile tanınan Rogers, müzenin teras katında farklı bir yerleştirme gerçekleştirmiş.

3 ton taş kullanılarak yapılan taş labirent, müze komşularının ve öğrencilerin yardımı ile hayata geçirilirken insanların katılımcı girişimlerinin de esere ayrı bir önem ve anlam yüklediğine inanıyorum.

Sanatçı “Dönenceli Yollar-Gerçeğin Arayışı” isimli Land Art projesi ile “Dünyamıza önem veriyorsak hangi kriterleri ön planda tutarak yaşamalıyız?” sorusunu sanatseverler ile paylaşmak istemiş.

Land Art’ın sanat eseri ile buluştuğu bu açık alanda sanatçı bir heykeli mekana yerleştirmek yerine, bu spesifik açık alanın kendisini bir sanat eseri parçası haline getirmiş. Enstalasyon ya da yerleştirme yerden birkaç metre yükseklikte ve yaşam alanından, başka bir ifade ile medeniyetten uzakmış hissi verirken, bir yandan da gökdelenler ile çevrilmiş, hava da asılı kalmış hissi veriyor. Açık alanın bütün avantajlarını kullanan Rogers taş gibi basit bir malzeme ile maksimum etki yaratmış. Minimalist ve Arte Povera etkilerinin olduğunu düşündüğüm bu çalışma çağdaş sanatın geldiği noktayı bizlere gösteriyor.

Daire formları ile katılımcı insanlar arasında bir diyalog kurduğuna inandığım enstalasyonda, geometrik şekiller eserin sınırlarını belirlerken ya da ifade ederken mimari tasarıma da bir göndermede bulunuyor.

Yaşadığımız dünyada insanların birbirleriyle ve çevreleriyle olan ilişkileri çok önemli. Ekosistemdeki bozulma bir bütün olan çevrenin yapı ve işleyişini olumsuz etkileyerek bazı canlı türlerinin azalmasına,ormanların kesilmesi ya da yanması çevrenin çölleşip kuraklaşmasına ve küresel ısınmaya sebep olurken, toprakta oluşan kirlenmeler de bitki türlerinin yok olmasına neden oluyor.Kısacası ekolojik dengedeki değişiklikler dünya coğrafyasının olumsuz anlamda değişmesine sebep oluyor.

Rogers’ın bu enstalasyonun oluşum sürecinde insanların interaktif olarak yer almasını istemesinin nedeni de sanat aracılığıyla insanların yaşadığımız çevre hakkında kolektif bilince ve kolektif sorumluluğa ulaşması dileğidir. Her birimiz yaşadığımız dünyaya karşı sorumluluk altındayız ve onu en iyi şekilde korumak zorundayız.

Sanatçının bu çalışmasında dolaşırken insanlar tıpkı hayatın içinde olduğu gibi kendilerini dolambaçlı karışık, aşması zor alanlarda görebilirler. Ancak önemli olan merkeze varmak ise, hedefe ulaşmak için zorlukları aşmak gerektiğidir. Bu noktadan yola çıkarak sanatçının vurguladığı gibi dünyamıza önem veriyorsak hangi kriterleri ön planda tutarak yaşamamız gerektiği sorusu hepimiz için önem kazanıyor.

Sergi kapsamında Abdülkerim Bozan’ın eserin yapım safhalarını çektiği video çalışmasını da aynı zamanda müzede izleyebilir ve müzenin proje odalarında 14 yıl içerisinde 7 kıtada, 13 ülkede, 6700 kişi ile 48 taş yapıttan oluşan “Zaman ve Uzam : Yaşamın Ritimleri” adlı dünyanın en büyük çağdaş Land Art projesinin fotoğraflarını görebilirsiniz.

Eş zamanlı diğer bir sergi ise “Yabancılaşma –Başkalaşma” başlıklı sergi. Her iki sergiyi de 8 Haziran 2013 tarihine kadar izleyebilirsiniz.


print