ULUSLARARASI ARENADA HALİL ALTINDERE

BÇ: Sanatsal üretimin çoklukla sosyal-politik konuları irdelerken, tabuları da yıkıyor. Art International fuarı esnasında gösterimini yaptığınız yeni filmin “Angels of Hell” için, filmin çekildiği Beykoz Kundura Fabrikası’nda bir premier ve parti düzenlediniz. Yeni filmini biraz anlatır mısın? Bu film ne hakkında?

HA: Art International açılış akşamı Beykoz Kundura Fabrikası’nda ilk gösterimini yapmış olduğumuz yeni video çalışmam ‘Angels of Hell’ 70’Ii ve 80’li yılların Yeşilçam sinemasının ‘kavgacı adam’ karakterleri üzerinden geçmişten günümüze Türkiye’deki sosyal ve sınıfsal değişimlere kurgu ve gerçeklik üzerinden odaklanıyor.

Filmde geleneksel ve modern, iyi ve kötü temaları doğrudan değil karakterler üzerinden ve toplumsal bilinçaltımızdaki çağrışımlara parallel olarak işleniyor.İzleyicinin belleğindeki ulusal mit ve imgeler filmdeki kurgu ile ters yüz ediliyor. Günümüz Türkiyesindeki süregelen laik – muhafazakar gerilimi, Yeşilçam sinemasındaki gerilim macera filmlerindeki kurgu ile harmanlanıyor.

Filmdeki her bir karakter en az 700-800 Yeşilçam filminde rol almış olmasına karşın, hiçbir zaman öne çıkan karakterler olmadılar. Çoğumuzun belleğine kazınan, isimlerini bilmediğimiz ve sadece kavgacı karakterler olarak tanıdığımız en kötülerden bir ekip (İhsan Gedik, Cetin Başaran, Cevdet Özalaş, Necdet Kökeş, Hasan Yıldız ve Cesur Yılmaz) oluşturmaya çalıştım. Filmdeki diğer üç karakter ise, Miss Turkey (Işıl Aktan), Ata (Göksel Kaya) ve Baba rolü ile (Miraç Bayramoğlu). Bu filmin “Wonderland”ten farklı olduğunu, filmin sonunda hiçbir seyircinin tam bir tatmin duygusuyla ayrılamayacağını söyleyebilirim. İsteseydim bir “Wonderland” daha çekebilirdim ama ben kendimi tekrar etmekten hoşlanmıyorum. “Angels of Hell”, iyinin ve kötünün içiçe geçtiği, izleyicinin rahatça karakterlerle özdeşleşemeyeceği, ancak filmin sonunda, kafasında onlarca sorunun uyanacağı bir film oldu.

 BÇ: Kısa bir süre evvel Sao Paulo’dan geldin. Dünyanın en önemli 3 bienali arasında gösterilen Sao Paulo Bienali’ne katıldın. Bize bu tecrübenizden bahseder misin?

HA: Evet bu yıl, Türkiye’den Gülsün Karamustafa ve Nilbar Güreş’in de katılımcısı olduğu Sao Paulo Bienali’ne katıldım. Aslında bu benim Sao Paulo’ya ilk katılımım değil. Daha önce 1998 senesinde, “Love it or Leave it” ve “me, not me, but me not” isimli çalışmalarımla yer almıştım bienalde.

Küratöryel ekipten Charles Esche, Galit Eilat ve Nuria Enguita Mayo ile çeşitli defalar sergiler yapmıştık. Bu yıl kavramsal çerçevesini, “Var Olmayan Şeyler Hakkında Nasıl Konuşmalı?” sorusu üzerinden açtıkları bienal, sadece katılımcısı olmaktan değil, bizzat ziyaretçisi olmaktan mutlu olduğum, çok kuvvetli bir sergi oldu.

BÇ: Geçen hafta MoMa PS1’da açılan “Zero Tolerance” sergisinde de bir çalışman yer alıyor değil mi?

HA: Evet, geçtiğimiz Mart ayında, Moma PS1 direktörü ve baş küratörü Klaus Biesenbach tarafından gerçekleşen Moma PS1’daki solo gösterimi ardından, kentsel dönüşüme odaklanan ‘Wonderland’ adlı video çalışmam Moma’nın kalıcı koleksiyonuna dahil edilmişti.

HA: Wonderland videosu geçtiğimiş günlerde yine PS1’da açılan Klaus Biesenbach ve Margaret Aldredge küratörlüğünde gerçekleştirilen ve farklı ülkelerdeki sosyal hareketler ile kentsel dönüşüm konusuna odaklanan ‘Zero Tolerance’ adlı uluslararası grup sergisinde 8 Mart 2015 tarihine kadar gösterilecek.

BÇ: Çok yoğun bir sergi programın var ama gelecek günlerde Türkiye’de bir solo sergini görebilecek miyiz?

HA: Evet. Bu aralar iki solo sergi üzerinde çalışıyorum. 20 Aralık – 31 Ocak 2015 tarihleri arasında Istanbul’da, Pilot Galeri’de gerçekleşecek olan solo sergimde, son üç yıldır üretmiş olduğum 18 yeni çalışmamı sergileyeceğim. Sergide, son dönemde üretmiş olduğum video, fotoğraf, resim, heykel, düzenleme ve objeler yer alacak.

21 Ocak – 22 Mart 2015 tarihleri arasında ise, Almanya’nın Erlangen şehrindeki Kunstpalais Müzesi’nde ‘Who the F*ck is Halil Altındere?’ isimli kapsamlı bir solo sergim gerçekleşecek. Sergide eski-yeni yaklaşık 30 çalışmam gösterilecek.

 

 

 

 


print