BAHAR YÜRÜKOĞLU, MURAT AKAGÜNDÜZ, ŞENER ÖZMEN ARTER’DE

Arter’de açılan, üç sanatçının solo sergilerini gezdikten sonra sizler için hemen yazmak istedim.  Arter ekibinin Yeni Üretimler projesinin bir ayağı olarak Bahar Yürükoğlu, Murat Akagündüz ve Şener Özmen’in en son çalışmalarını fikirsel aşamadan prodüksiyon aşamasına kadar destekleyen kurum, yine harika bir sergi ortaya koymuş. Her sanatçıya ayrı bir katı teslim eden Arter, çalışmalar arasında zorlama bir ortaklık gözetmeden spontan bir uyum ve diyalog yakalamış.

İlk katta açılışı yapan genç sanatçı Bahar Yürükoğlu, soyut ve renkli geometrik şekillerle oluşturduğu üç boyutlu enstalasyonunda hissettirdiği yapaylığı, aslına uygun olmayan efektler kattığı doğa parçaları fotoğraflarıyla destekliyor. Kar ve buz kaplı dağların yarattığı soğukluk duygusu, işlerin aydınlatması ve yerdeki engebeli platform ile birleşince, bana sanki o görüntülerin içinde yürüyormuşum hissini fazlasıyla verdi. Yürükoğlu, Kuzey Kutbu’na yaptığı seyahatlerdeki deneyimlerinden hareketle ürettiği işlerinde, renk, ışık ve ses ile kurgusal mekanlar yaratıyor. Bizi de bu gerçeküstü görüntülerin harekete geçirdiği karşıtlık algısıyla yüzleşmeye ve uzlaşmaya çağırıyor.  Sanatçının benim açımdan en çarpıcı işi ise “Seyrüseferci” isimli videosu oldu. Sovyet Dönemi’nden kalma, terkedilmiş bir kasabada sıradışı kıyafetleriyle yürüyen kadın, sanatçının ta kendisiymiş. Yürükoğlu’nun bu yöntemle, çalışmasının öznesi olma fikri beni oldukça etkiledi. Dünyanın neredeyse hiç bilinmeyen bir bölgesinde, karla kaplı dağların, buz tutmuş göletlerin arasında tek başına gezinen figür, adeta yapay bir sahnede dolaşıyormuş gibi. Bende tekinsizlik hissi uyandıran bu görüntüler, çoktan yok olmuş bir yaşamın, doğa parçası içerisindeki anlamsızlığına ve yabancılığına dikkat çekiyor. Fondaki müziğin akışı görüntülerin yarattığı tedirginliği başarıyla destekler nitelikte. Videodaki figür ise geçtiği yerlerde yaptığı törensel hareketler ve bıraktığı işaretlerle hala iletişim kurma çabasında olduğunu düşündürdü bana.

Bahar_Yurukoglu_Seyruseferci_VideoStill01_2016

Diğer katta yer alan Murat Akagündüz’ün çalışmaları, benim daha önce Galeri Mana’da izlediğim işlerinden farklı oluşuyla dikkatimi çekti. “Vertigo” isimli sergisinde, en yüksek dağ zirvelerinin Google Earth üzerindeki görüntülerini baz alarak beyaz üzerine beyaz akrilik çalışmalar üretmiş. Her bir resmini temel aldığı konumun koordinatlarıyla isimlendiren Akagündüz, tek renkliliğe dayalı fırçasıyla görsel algımızı sade bir ışık ve gölge oyunuyla dolduruyor. Mekanda yapılan mimari düzenlemelerle Vertigo hissini pekiştiren sergi, bir alt kattaki işlerden zihnimde yer eden soğuk görüntüyü başarıyla tamamladı.

En üst katta Şener Özmen’in üç enstalasyonundan oluşan “Filtresiz” isimli sergi, bana göre sanatçının en özel üretimlerini izleyiciye sunuyor. Doğu kültüründe önemli bir yeri olan ahşap tahtları mekanın üç köşesine yerleştiren sanatçı, bu tahtların üzerini de farklı temaları sembolize eden küçük ikon motifleriyle süslemiş. İlk çalışmasında, tahtın üstüne yerleştirilmiş büyük, beyaz dürbünden baktığımda, Özmen’in Tayland’daki Koh Samui Adası sahilinde uzanırken çekilmiş bir fotoğrafıyla karşılaşmak şaşırtıcı oldu. Bu görüntüyü kendisinin artistik duruşuyla bağdaştıramadığım için önce bilgisayarda üretilmiş yapay bir görsel olduğunu düşünmüştüm ancak sanatçının bizzat oraya gittiğini ve üstelik oradaki deneyimlerini de yazarak derlediğini öğrendiğimde şaşkınlığım daha da arttı.  Bu noktada aslında Şener Özmen’in hedeflediğine ulaştığını fark ettim. Her ne kadar biz kendisini yerel temalarıyla tanısak da lokal düşünürken evrenselliğe varabilmenin gerekliliğini başarıyla hatırlatmış oldu.

Sener_Ozmen_Arter_Filtresiz_1

Diğer çalışmasında ise tahtta, ip atlayan kızların görüntülendiği videosu bulunuyor. Masum, naif ve çocuksu bir eylemin zaman geçtikçe toza bulanıp dramatik bir şekilde yok olduğunu izlemek bende buruk bir hisse sebep oldu. Hayal edilen ya da elde edilen güzel anların bir toz bulutu ile yutulması, kanımca hepimizin geçmişinde kalan masumiyete gönderme yapıyor. Şener Özmen’in üçüncü tahtta yer alan videosu ise gündemimizden hiç düşmeyen sansür ile ilgili. Sansürlenmiş bir görüntünün kendisi ortadan kaldırıldığında, teknik açıdan filtrelemek için kullanılan hareketli daireler tamamen anlamını yitirmiş oluyor. Böylece sansür içi boşalan bir kavram olarak kendi kendisini mânâsızlaştırıyor.

Sergilerin her biri öyle titizlikle oluşturulmuş ki oldukça doyurucu bir deneyim yaşadım. Arter’de devam eden bu üç sergi için mutlaka rotanızı Beyoğlu’na çevirmelisiniz; 15 Mayıs’a kadar vaktiniz var, kaçırmayın derim.


print