MAYIS’TA ÖNE ÇIKANLAR

Geçtiğimiz hafta Plato Sanat’un değerli küratörü Marcus Graf ve Gaia Gallery’nin işbirliğiyle çok özel bir sergi gerçekleşti. İstanbul Ayvansaray Üniversitesi öğrencilerinin burs havuzuna katkıda bulunmak amacıyla düzenlenen “Yarın” isimli sergide, çağdaş sanatın başarılı isimlerinin eserlerinden oluşan bir seçki izleyiciyle buluştu. İhtiyaç sahibi öğrencilerin eğitimlerini sürdürebilmelerini sağlama motivasyonuyla yola çıkan ekip, Kerem Ozan Bayraktar, Serkan Demir, Sinan Demirtaş, Ahmet Duru, Ali Elmacı, Fırat Engin, Murat Germen, Genco Gülan, Horasan, İrfan Önürmen, Ardan Özmenoğlu, Günnur Özsoy, Burcu Perçin, Seçkin Pirim, Nejat Satı, Ilgın Seymen ve Saliha Yılmaz’ın da aralarında bulunduğu kırka yakın sanatçıyı projeye dahil ederek takdire şayan bir emek sarf etmişler. Seçkinin galerideki sunumu 6 Mayıs tarihinde sona ermiş olsa da eserlerin tanıtımına iki hafta boyunca Plato Sanat ve Gaia Gallery websiteleri üzerinden devam edileceği bilgisini verelim. Kayıtsız kalmamanızı tavsiye ediyorum.

Guido Casaretto’nun kişisel sergisini sabırsızlıkla bekliyordum. Nihayet Zilberman Gallery’de izleyiciyle buluşan “Papa ve Galileo Küçük Bir Anlaşmazlığa Düştü” isimli sergi, sanatçının son beş yıllık üretimine ışık tutuyor. Başlığını, olguları açıklamak için kendi kabul ettikleri sistemlerden faydalanan iki tarihi figürden alan seçki, gerçek oluşumlar ile onların kopyaları arasındaki kavramsal ortaklığı masaya yatırıyor. Teknik açıdan ayrışmasına rağmen benzer bir üretim sürecini paylaşan bu “parça”lar, temsil ettikleri öğelerin fiziksel bağlamından uzakta konumlanıyorlar. Çalışmalarında beton, deri, toprak ve epoksi gibi farklı malzemeleri ustalıkla işleyen Casaretto, izleyicide, kendi müdahalesinin ötesinde bir duyumsama yaratmakla ilgileniyor ve bunu başarıyor. Serginin öne çıkanlarından “Historical Connotations on a Z-axis” adlı çalışma, ilk bakışta mermer bloklardan oluşan bir yerleştirme gibi algılansa da grafit ile mermer dokusunu “taklit eden” sanatçının mercek altına aldığı malzemenin belleği konusunu akla getiriyor. Büyüleyici görselliğin ardındaki pratiğe odaklanmak bu referansın can alıcı kısmı diyebilirim. Örneğin karşımızdaki görkemli dağ görüntüsünü yalnızca gerçekçiliği üzerinden yorumlayıp bir duvar heykeli izlemenin ötesine gitmezsek Guido’nun işaret ettiklerini kaçırmış oluruz. Daha fazla ipucu vermeden sanatçının, etkileyici işlerinin arkasına yerleştirdiği notları keşfetmeyi size bırakıyorum. 17 Haziran’a dek vaktiniz var.

Toplumsal gündemimizde başı çeken bir mesele “göç”, ülkece içinde bulunduğumuz dönem de göz önüne alındığında doğal olarak sanatçıların üretimlerini şekillendirmeye devam ediyor. Beğeniyle takip ettiğim isimlerden Serkan Demir, son dönem işlerinin yer aldığı “Ceza Sahası” isimli sergisinde, iç savaş nedeniyle göç vermiş ve nüfusunun büyük kısmının artık mülteci sayıldığı Suriye’ye odaklanıyor. Türlü trajedilerin yaşandığı bu zorunlu yolculuğun duraklarını kendi deyimiyle ceza sahası olarak tanımlayan Demir, bu süreçte karşılaştığı hikaye ve görsellerden yola çıkarak zihin açıcı bir görünürlük alanı kurguluyor. Kullandığı nesne, malzeme ve zaman zaman soyuta varan ifade diliyle, derinlerde ironinin ve sorgulamanın yattığı sembolik bir dünya yaratan sanatçı, bıçak sırtı bir konuyu ajitasyonun ve tekrarın tuzağına düşmeden, özgün bir şekilde yorumlamasıyla bir kez daha hayranlığımı kazandı. Sergiyi 10 Haziran’a dek artSümer’de izleyebilirsiniz.


print