MIAMI’DE SINIRSIZ SANAT

Bu haftaki yazımı Art Miami Fuarı ziyaretim sırasında aldığım bazı önemli notlardan derlemek istedim. Her fuar sonrası genelde bir top10 listesi hazırlardım fakat bu sefer, fuar süresince ilgimi çeken detayları paylaşmayı tercih ettim. Öncelikle 1-6 Aralık tarihlerini kapsayan etkinlik tam bir festival havasında gerçekleşti. Nerdeyse her kapının ardından sanat fışkırıyordu. Kanımca bu yıl Art Miami Sanat Fuarı, Art Basel Miami’ ye göre çok daha başarılıydı. Amerikalı galeriler en önemli sanatçılarının eserlerini sergilemek üzere yerlerini almış, fuar alanı adeta bir süper markete dönüşmüştü.  Attığım her adımda Botero, Andy Warhol, Eric Fischel, David Salle, Tom Wesselman, Valdez , Tony Craigg, Gormley  gibi usta sanatçıların müzelik eserleri karşıma çıkıyor ve hatta milyon dolarlık olan bu işler cafe köşelerinde bile sergileniyorlardı.

Öncelikle, Adrien Brody, George Clooney, Leonardo DiCaprio, Lenny Kravitz ve daha pek çoğu gibi dünya starlarının fuara olan ilgileri oldukça gündem yarattı. Alışverişlerine devam etmeye çalışan ünlü isimlerle, fotoğraf çektirmek isteyen izleyiciler arasında adeta saklambaç oynanıyordu. Her türlü sanat izleyicisini aynı çatı altında toplamayı başaran Art Miami Fuar’ı sanatın evrensel dilini tüm dünyaya bir kez daha göstermiş oldu.

Sanat dünyasının en güçlü isimlerinden Jeffrey Deitch ve Larry Gagosian’nın ortaklığı ile The Moore Building”  binasında gösterilen “Unrealism” sergisi gerçekten izlemeye değerdi. 80’lerden günümüze birbirinden yenilikçi tarzları ve figüratif çalışmaları ile tanınan altmış sanatçıyı bir araya getiren sergi, tarihin en eski sanat formu olan figüratif yaklaşımı, çağdaş bir dille ileriki seviyelere taşımış olan sanatçıların eserleri ile mercek altına alıyordu. Sergide dikkat çeken sanatçılardan Urs Fischer, John Currin, Julian Schnabel, Joe Coleman, Neo Rauch ve Marlene Dumas gibi yıldız isimler ise bunlardan sadece birkaçıydı…

Pérez Art Museum’ da yer alan Nari Ward sergisi de şüphesiz ki görülmesi gereken en önemli  noktalardan bir diğeriydi.  2016 Aralık tarihine dek izlenebilecek olan “Sun Splashed” isimli sergi, Andy Warhol Foundation’dan alınan 100,000 dolarlık hibe ile desteklenmişti. Güç ve politikanın dinamikleri, göçler ve kültürel etkileşimler üzerine odaklanan eserler müzenin en büyük salonunda sunuluyordu.

Margulies Koleksiyonu’na ait yedi adet Kiefer heykeli de Miami’de kendilerini göstermek üzere en güzel yerlerini almışlardı. Anselm Kiefer’in eserleri, nerede görsem beni her zaman derinden etkilemiştir. Sanatçı, devasa kitap enstalasyonu ve çimento, demir, bakır, plastik gibi endüstriyel malzemeler kullanarak yarattığı anıtsal eserleriyle yine beni büyülemeyi başardı.

Tüm bunların dışında şehrin her köşesinde birbirlerinden bu denli farklı çalışan zeka parıltılarını görmek de ilginç bir tecrübeydi. Burada kalemler sadece çizmiyor, zarlarla sadece oyun oynanmıyor, gazeteler ise sadece okunmak üzere kullanılmıyordu. Farklı düşünce biçimleriyle geliştirilmiş bu sıradan nesneler birer sanat eseri olarak karşımıza çıkıyordu. Fakat tüm bu yaratıcılığın yanında cüretkar bir şekilde taklit edilmiş Jan Fabre ve Anish Kapoor eserlerinin bire bir kopyalarını görmek de beni oldukça şaşırtan bir detay oldu.


print