Merdiven Art Space, yine oldukça ilgi çekici bir sergi ile izleyiciye kapılarını açtı. İşlerini her daim severek takip ettiğim başarılı sanatçılarımızdan Neslihan Başer’in solo projesine ev sahipliği yapan mekân, kendine has çizgisinde ilerlemeye devam ediyor. Tüm mekâna yayılan tek bir enstalasyon olarak tasarlanan “Tekrar”, üretimlerinin temeline dokuma ve dikiş pratiğini yerleştiren Başer’in en taze eseri diyebiliriz.
Halen C.A.M. galeri tarafından temsil edilen sanatçının; Merdiven Art Space’in çizgi dışı kimliğiyle örtüştürdüğü sergi, Londra Camberwell College of Arts’da başladığı yüksek lisans programı için geliştirdiği bir proje aynı zamanda. Anılar, deneyimler ve bunların psikolojik etkileri etrafında şekillenen “Tekrar”, mekâna girer girmez sizi etkisi altına alan büyük boyutlu duvar enstalasyonu ve Başer’in kendine özgü tekniğini yansıtan parçalarla zenginleşiyor. Projenin çıkış noktası olan duvar işi, muazzam bir işçiliğin eseri olmasının yanı sıra hem coğrafi ve kültürel hem de kişisel katmanlarıyla beni kendisine hayran bıraktı. Psikiyatr, yazar Eugenio Borgna’nın “içselliğe çıkan bu gizemli yol, zor ve tehlikeli olsa da, her hâlükârda, katedilmeye değerdir” sözünü projenin kavramsal fikri olarak tanımlayan sanatçı, hafızadaki ilk karşılaşmalara ve bireysel geçmişe odaklanıyor. Beni en çok etkileyen ise serginin çıkış noktası oldu. Kendisi için çok özel bir yeri olan anneannesiyle anılarının biriktiği, Toros Dağları’nın eteğindeki bir yayla evinin odasına ve içinde konumlandığı doğaya ait her bir detayın kimliği üzerindeki derin izlerini fark eden Başer, kendi geçmişine dışarıdan bir bakışla yaklaşıyor. Sanatçı; işlerinin ilhamını, bu evde, anneannesi aracılığıyla, kumaş ve iplik gibi malzemelerle ilk kez tanıştığı, farklı hikâyeler dinlediği ve bu hikâyelerle iç dünyasını zenginleştirdiği; hem sanatçı atölyesi hem de “kutsal mekân” niteliği taşıyan kilim odasından alıyor. Böylece biz izleyicilere bu kendini keşif sürecine tanıklık etmek düşüyor. Anı ve bellek kavramlarını nasıl somutlaştırabileceğinin yanıtlarını arayan sanatçı, bana göre bu sergiyle bunu kesinlikle başarmış.
Neslihan’ın özellikle vurguladığı ve benim de oldukça değerli bulduğum diğer ayrıntı ise üretim pratiğinde kullandığı iplik ve kumaş gibi malzemelerin, yüzyıllardır kadınların kendilerini ifade etmeleri ve iç dünyalarını yansıtmaları için bir araç olması. Kendi öyküsünü görselleştirirken bu kültürel bellekten de faydalanan Başer; böylesine hassas bir materyali işlerken, ruhsal ve fiziksel şifalanmanın da kapısının açılmasını önemsiyor. İzleyicinin işlerle kuracağı bağ bu vesileyle derinleşiyor. Serginin, kilimlerin ve kilim motiflerinin Çatalhöyük ile olan ilişkisine dair sunduğu deneyimi de heyecan verici buldum. Sanatçının, bu coğrafyanın değerli bir parçası ve kültürel aktarımı olan dokuma ve dikiş kültürünü, bir kilim odasının hikâyesi eşliğinde bugüne taşıması çok anlamlı bana göre. “Tekrar”, zamansız motiflerin ve hafızaya dair meselelerin kapsayıcı niteliği sayesinde izleyicinin iç dünyasına dokunmayı başarıyor. Merdiven Art Space’te devam eden sergiyi, 2 Haziran tarihine dek mutlaka görün derim.