RESİM DESENDİR DESEN DE RESİM

İstanbul Modern bu günlerde Mehmet Güleryüz’ün 55 yıl süresince yaratmış olduğu, onun bir sanatçı olarak gelişimini ve eserlerinin ortaya çıktığı bağlamları gözler önüne seren çalışmalarından oluşan iddialı bir sergiye ev sahipliği yapıyor. Ben sergiyi geçen hafta görme fırsatı yakalayabildim. Güleryüz’ün hayal gücü beni tam anlamıyla şaşkınlığa uğrattı. Gördüğüm eserler aynı zamanda hem tanıdık hem de esrarengizdi. Tanıdık olmaları insanın yaşam içindeki konumunu ve hallerini dilin ötesinde ifade etmiş olmasından geliyor. Esrarengiz oluşu ise; “Bunu resmederken ne düşünmüş olabilir acaba?” sorusunun cevabını aramamızda sanırım. “Ressam ve Resim” sergisi bizi bize anlatan, bizi birey olarak analiz eden, kısacası kendimizi aynada gördüğümüz yaşam sahnelerinden oluşuyor.

60’lı yıllar Türkiye’sinden günümüze, sosyo-kültürel ve politik dönüşümün insanlar üzerindeki etkilerini, eleştirel ve ironik bir dille dışa vuran sanatçının işlerini sevebilir ya da sevmeyebilirsiniz. Ama bence geçmişte yaşanmış olayları ve günümüzü, zayıf noktaları ve kuvvetleri ile en iyi anlatan sanatçılardandır Mehmet Güleryüz.

Kendine özgü bir karaktere ve üsluba sahip olan Güleryüz’ün impasto tekniği ile boyadığı figüratif tablolarındaki canlı renkler eserlere derinlik katarken bir o kadar enerjik ve duygu yüklüdür. İnsan yaşamından kesitlerle karşılaştığımız sergide kimi zaman çıplak vücutlar, kimi zaman deforme olmuş surat ve bedenler yer alırken, bireyi hayvan ile özleştirdiği çalışmalarında sanatçı insanı adeta bir psikolog gibi analiz eder. Kompozisyonlardaki şiddet, şefkat, kızgınlık, tecrit olma hali gibi dışavurumlar insanı içsel bir yolculuğa çıkarır. Güleryüz’ün bazı eserleri rahatsız edici, tahrik edici ya da uyarıcı nitelikte okunabilir. Kendi iradeleri dışında hareket eden insan figürleri sanki “zombi” formunda hayatın kendisinden soyutlanmış, hayalet formuna girmiş gibidirler. Burada sanatçı adeta yalnızca bedenleri değil içindeki ruhlarını da gösteriyor gibidir.

Bana Goya’nın çizimlerini hatırlatan sanatçının olağanüstü kuvvetli desenleri Van Gogh’un bir söylemini aklıma getiriyor “beyaz ve siyahı iyi öğrenemeyen sanatçı renkte başarılı olamaz”. Mehmet Güleryüz için desen bir ifade aracı olarak başlı başına bir sanattır. El yazısı gibi yaptığı desenlerinde gözlerim çizgiler arasında dolaşırken onun düş gücünü, bilinçaltına dair ipuçlarını görebiliyorum.  Sanatın içinde hayatı, hayatın içinde sanatı bir varoluş sorunu olarak algılayan bir sanatçının desenleri bunlar.

Güleryüz’ün, insanoğlunun varoluşsal kaygılarını konu alan ve doğa karşısındaki çaresizliğini anlatan çizimleri sergide yer alan en çarpıcı işlerdendi. Çığlık, kızgınlık gibi ruhsal durumları resmettiği eserlerinde, garip bir güç tarafından, insan ruhunun / bedeninin çılgın bir canavara dönüşümünü izlemek mümkün. Sanatçı gerçeğin şiddetini resmederken aynı zamanda affı olmayan ya da insani olmayan durumlarla bizleri yüzleştirmek ister gibi.

Dışavurumcu tarzdaki eserlerinde Güleryüz’ün hayal dünyasını, anılarını, korkularını, geçmişte yaşanan olayların onun ve bireyler üzerinde bıraktığı izleri net bir şekilde görmek mümkün. İdeal olan biçimsel kaygıları geri planda bırakmış, öznel anlatıları ön plana çıkartan usta sanatçının bu kapsamlı retrospektif sergisi 28 Haziran tarihine dek İstanbul Modern’de görülmesi gereken bir etkinlik.

 


print