ÜNLÜ İŞ ADAMINDAN SANATA KATKI

LVMH grubunun sahibi, Fransız iş adamı ve koleksiyoner Bernard Arnault “günümüzde ‘lüks sektörü’ çok önemlidir der” öyle ki New York’ta bir taksi şoförüne sorar “Fransızların Cumhurbaşkanı kimdir?” şoför cumhurbaşkanının ismini bilemez ama ünlü “Christian Dior” markasını adı gibi bilir. Bu küçük örnek lüks yaşamın hayatımızın içine ne denli kopmaz bir şekilde adapte olduğunu göstermeye yetiyor.

Geçtiğimiz günlerde Fransa’nın Bois de Boulogne şehrinde açılan Louis Vuitton Vakfı’nın çağdaş sanat müzesi ünlü mimar Frank Gehry’nin tasarımıyla sanat severlere kapılarını açtı. Fransızların daha evvel görmeye alışık olmadığı bu maskülen ve aynı zamanda kırılgan olan anıtsal yapı dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen izleyicilerin akınına uğradı.

Fransız tarzı lüks yaşamın ve şıklığın simgesi olan Louis Vuitton kurulduğu yıldan beri (1854) sanat ile olan yakın ilişkisini hala başarılı bir şekilde devam ettiriyor. Markanın varisleri yıllarca önemli mühendisler, dekoratörler, ressamlar ve fotoğrafçılar ile iş birliği yaparak birbirinden değerli projelere imza attılar. LVMH grubunun bu günkü sahibi ve Fransa’nın otuz üç milyar dolar servetiyle en zengin kişisi olan Bernard Arnault tam bir sanat aşığı. 2006 yılında yüz milyon Euro ile projeyi başlatan filantropist, başlangıçta bir sürü bürokratik zorluk ile karşılaşmış olsa da bir tekneyi ya da bir balinayı andıran ve bütünüyle camdan yapılmış binası ile Fransa’da yeni bir sanat mabeti yarattı.

Adeta gökyüzüne süzülen bu yapıda kimler yok ki… Gerhard Richter, Ellsworth Kelly, Boltanski, Maurizio Cattelan, Thomas Schütte, Murakami, Kusama, Richard Serra ve pek çok önemli isim daha. Mekanda yer alan Danimarkalı sanatçı Olafur Eliasson’un “Inside the Horizon” adlı yerleştirmesi izleyenlere farklı bir deneyim yaşatıyor. Işık sihirbazı olarak da bilinen sanatçının parlak sarı panel ve aynaları müzeye apayrı bir tat katıyor. Diğer önemli eserlerden biri de Damien Hirst’ün  “The Golden Calf” 2008 adlı on milyon pound değerinde ki eseri. Önümüzdeki günlerde müzenin daimi koleksiyonun yanında, gelecek vaat eden genç sanatçıların ve dünya çağdaş sanat tarihinden Mona Hatoum, Ellsworth Kelly ve Bertrand Lavier gibi önemli isimlerin sergileri de yer alacak.

Vakfın çağdaş sanata olan ilgisi 1980’lerde hız kazanmaya başladı. O dönem markanın direktörlüğünü yapan tasarımcı / modacı Marc Jacobs dünya çağdaş sanatının önemli isimlerini / arkadaşlarını bu lüks markasıyla iş birliğine davet etti. Bir anlamda moda ile sanat arasındaki bilgi değişimini kullanarak Louis Vuitton markasını lüks tüketim pazarında farklı bir noktaya çekti. Birkaç sene evvel yılbaşı için gittiğim New York’ta çok sevdiğim sanatçı Haluk Akakçe’nin Louis Vuitton mağazası için yaptığı vitrin tasarımı aklıma gelen güzel örneklerden bir tanesi. Akakçe dükkana bu tasarımıyla çağdaş bir yorum katmış ve bir Türk olarak bu tasarımı orada görmek beni oldukça gururlandırmıştı.

Arnault, dünyanın önde gelen mimarlarından Japon Aoki, Inui ve Amerikalı Peter Marino gibi isimlerle çalışarak, sanatta, mimaride ve moda da insanlara fraklı, orijinal perspektifler sundu. Her alanda yaratıcılığın sınırsız boyutlarını gösterdi. Aynı zamanda 18.yy dekoratif sanat parçaları da toplayan koleksiyoner, Versay Sarayı’nın da LVMH grubu olarak en büyük sponsoru. Eski eserlerin yer aldığı özel koleksiyonunda Marie Antoinette’ye ait paha biçilmez kişisel eşyalar da yer alıyor. Geçtiğimiz senelerde LVMH grubu altında olan Dior ve Moet Hennessy önemli dört büyük sergiye de sponsor olmuştu. “Kangxi, Emperor of China 2004’te ve Louis XIV adanmış 2009’da ki sergiler bunlardan yalnızca bir kaçı.

Sanat ile lüks arasındaki kopmaz bağa farklı bir boyut kazandıran ünlü koleksiyoner bir röportajında kendisini şöyle ifade ediyor “Kendimi Fransız kültürünün ve mirasının bir büyükelçisi olarak görüyorum.” Vakfın bu müzeyi kurmasındaki amaç, insanlar üzerinde duygusal hisler bırakmak ve hiç şüphesiz bu sanat elçisinin kendi kültürel değerlerini geniş kitlelerle paylaşma isteği.

 


print