SANAT KÜRESEL SERMAYEYİ NASIL ETKİLİYOR ?

Yakın zamanda, iş ve sanat dünyası arasındaki etkileşimi konu alan bir makale okumuştum. Bu makale, ulusların kültürel geleceği sorusuna farklı bir bakış açısı getirdiği için bence çok önemliydi. Bu hafta ki yazımda, bu iki farklı alanın kültürel sermayeyi nasıl etkilediği hakkında ki izlenimlerime yer verdim.

2. Dünya savaşı sonrasında Avrupa’da kültürel yapılanma anlamında idealizm dalgalanması başlamıştı. Üye ülkeler arasındaki birliğe katkıda bulunabilecek her şey ciddiyetle ele alınıyordu. Bu anlamda düzenlenen, iş birlikleri, kültürel turlar ve ziyaretlerin, “insan maneviyatının yeşermesi” adına yeni bir platform sunuyordu. 1947 yılında kurulan ve hükümetlerin cömert destekleri sayesinde daha fazla kişi tarafından erişebilir olan “Uluslararası Edinburgh Festivali”, milli gururu ifade etmek konusunda kendine daha yumuşak bir ifade biçimi oluşturmuştu. Performans sanatlarında gişe rekorları kırıldı ve sanat, iş dünyası için de iyi bir kaynak olduğunu kanıtladı. Şirketler, kurumsal değerleri ve sağlam kültürel projeler ile ortaklıkları arasındaki sinerjinin farkına vardılar. Örneğin İngiltere’de iş dünyasının sponsorluklarında patlamalar görülürken, Avrupa’nın tamamında kültürün ekonomi, politika ve sermaye için önemi konusunda giderek büyüyen sosyal bir fikir birliği oluşmaktaydı. Bunun en iyi kanıtı 1977 yılında Paris’te inşa edilen “Centre Georges Pompidou Müzesi”dir. Baş döndürücü bir mimarisi ve eklektik programlaması ile büyük beğeni topladı ve yeni bir fenomenin gelişinin işaretini verdi.

Günümüze geldiğimizde iş dünyasının sanata olan ilgisinin daha da kuvvetlendiğine tanıklık ediyoruz. 1997 yılında Bilbao’da kurulan “Guggenheim Müzesi” kültür ve ekonomik refah arasındaki doğru orantıyı gösteren en başarılı örnek. Kentsel dönüşüm anlamında büyük bir fark yaratan Frank Gehry’nin muhteşem tasarımı, turistleri bu küçük liman şehrine akın ettirdi. İlk üç senesinde ziyaretçilerin harcadıkları para bölge hükümeti için yüz milyon Euro’dan fazla vergi geliri getirdi. Kültür aracılığıyla yeniden yapılanma konusunda küresel bir model haline gelen bu özel müze dünyada “Bilbao Etkisi” adı verilen bir fenomen yaratmıştır.

Bilbao örneğinden sonra iş dünyası ve sanat arasındaki ilişki yeni bir boyut kazanmış oldu. Daha önce güç ve anlaşılması zor olarak görünen bir sanat biçiminin popülaritesi, iş dünyasını da kendini çağdaş fikirler ve değerler ile ifade etmek konusunda cesaretlendirmişti. Sanat ve iş dünyası arasında ki karşılıklı ilişki bir yandan da menfaatler doğrultusunda devam etti. Bu birliktelik, sermaye sahiplerine entelektüel anlamda yeni bir perspektif sunarken, yapılan sponsorluk anlaşmaları da sanat için çok önemli bir gelir kaynağı oluşturdu. Örneğin İngiltere’de uygulanan model, devlet desteğini özel sektör yatırımı ile dengelerken, İtalya’da milli mirasların korunması için devlet firmaları cesaretlendiriyordu. Lüks markası olan Tod’s’un Roma’daki kolezyumun restorasyonu için yirmi beş milyon Euro bütçe ayırması, Moda evi Fendi’nin, iki milyon Euro’ya Trevi Fountain (Trevi Çeşmesi)’nin onarımı için ödeme yapması devlet-sanat ilişkisine güzel bir örnek oluşturmuşlardır.

Bu yakın ilişki sayesinde, bir yandan da iş dünyasında ki teknolojik yeniliklerin hızı sanata yansırken, teknoloji yardımı ile sanat, dünyanın her yerine dokunabilir oldu. Küresel dünyada yapılan sanat organizasyonları büyük ses getiriyordu. Örneğin New York’nun “Metropolitan Operası” tüm dünyada yaptığı canlı yayınları ile milyonlarca dolar hasılat yaptı. Google Earth ve Madrid’deki Prado Müze’si arasında kurulan ve galeri de sergilenen eserlerin detaylı incelenmesine olanak sağlayan iş birliği, sanatsal olduğu kadar teknolojik olarak da bir esin kaynağı olmuştur. Londra’nın Victorian And Albert Müzesi’nde düzenlenen David Bowie sergisi, ses sistemlerinde dev bir marka olan “Sennheiser’in” her bir ziyaretçiye sunduğu yüksek kalite kulaklıkların katkısı sayesinde bambaşka bir boyut kazanmıştı.

Sanatın bir anlamda özelleştirilmesi onu metalaştırırken, kültürel politikalara olan büyük etkisi kaçınılmaz. Özel şirketlerin sanatı nasıl ve ne şekilde desteklediği ve aralarında oluşan kopmaz bağı gösteren bu yazımda, tüm bu teknolojik, ekonomik ve politik gelişmeler sayesinde her şeye rağmen, sanatın uluslararası ağda daha ulaşılabilir olmasını da sağlamıştır.


print