SAVAŞIN GÖZÜ DE KALBİ DE KÖR

Suriye, tarih boyunca birçok dine ve medeniyete ev sahipliği yapmış, kültürel anlamda zengin bir ülke. Yüzyıllarca coğrafi konumu nedeniyle farklı medeniyetlerin kesişim noktası olmuş bu bölgede araştırma yapan arkeologlar ve eski eser uzmanları yıkılan türbeler, heykeller, Osmanlı Dönemi’ne ait yapılar, camiler ve kiliseler karşısında adeta söyleyecek söz bulamıyorlar. Uzun zamandır bu bölgede yaşanan acı olaylar ne yazık ki çocukları, aileleri, insanları katlettiği gibi dünya kültürel miraslarını da yok etmeye devam ediyor. Savaş her anlamda acı sonuçlar doğuruyor. Yitip giden on binlerce can, milyonlarca bina, yaşam alanı, tarihi yapılar, ibadet mekanları, yağmalanan tarihi eserler, müzeler ve çok daha fazlası gün be gün yok olmaya devam ediyor.

Unesco’nun Dünya Mirasları listesinde yer alan altı önemli alan; Halep Antik Kenti, Bosra Antik Kenti, Şam Antik Kenti, Crac des Chevaliers ve Qal’at Salah El-Din kaleleri ve antik şehir Palmira, şimdilerde savaş nedeni ile ağır hasar görmüş durumda.  Özellikle Halep bölgesindeki tarihi yapılar daha da çok tahribata maruz kalmış. Bir zamanlar topraklarında büyük imparatorlukları barındıran ve adeta dünyanın merkezi olan bu hassas bölgenin kültürel mirasları tehlike altında. Bu günlerde tartışılan en önemli soru ise  “tehlike altında olan güzellikleri” gündem konusu yaparak duruma dikkat çekmek mi daha iyi yoksa militanların gözlerini o yöne çevirmemek adına sessiz kalmak mı? Kanımca savaşın yarattığı bu kaosta tam anlamı ile bir muhasebe yapmak imkansız ve çok zor.

Yıkılan camii ve kiliselerde dini el yazmalar içeren kütüphanelerin kül yığını haline gelmesi, arkeolojik alanların yağmalanması,  bronz çağına ait önemli bir tapınağın yok edilmesi kısacası Suriye’nin insani hazinesinin yok edilmesi aslında bir bakıma dünya tarihinin de yok olmasına neden oluyor. Savaşta en fazla zarar görmüş yerlerden biri de Suriye’nin batısında yer alan, sıra sütunlu sokakları ve ünlü mozaikleriyle dünyanın en büyük ve en iyi korunmuş Roma ve Bizans alanlarından Apamea. Bu antik kent döneminin en büyük anıtsal tiyatro mekanlarına sahip. Fakat yaşanan iç savaş yüzünden harabeye dönmüş durumda. Yapılan araştırmaya göre iki milyar değerinde tarihi eser de ülke dışına kaçırıldı. Suriye’de yer alan ve dünya tarihi adına önemli rolleri olan on adet müze savaşta büyük zarar gördü.

Bu gelişen acı durum karşısında bazı gönüllüler kendi ülkelerinin kültürel kimliğini kurtarmak adına yapılan zararın envanterini tutmaya çalışıyorlarken bir yandan da zarar görmüş değerli tarihi binalara bariyerler kurarak yağmalamalardan korumaya çalışıyorlar. Bu noktada, dünyanın tarihi miraslarını korumak için neler yapmak istediği sorusu da akıllarda. Yakın geçmiş baktığımızda Bağdat gibi bir kültürel miras işgal süresince neredeyse tamamen yok olmuştu. Yakıldı, yıkıldı, yağmalandı… 2003’te Amerika’nın Irak’a istilasından sonra birleşmiş milletler Irak’tan antika eşyaların ticaretini yasakladı. Aynı uygulama Suriye için de geçerli olabilir mi? Unesco ve Suriye Miras Girişimi, verilen zararları anında yayınlamak için bir web sitesi kurmuşlar. Bu organizasyonlar, Suriye hazinelerini koruma altına almak amaçlı bahsi geçen eserlerin herhangi bir satışı durumunda müzayede evlerini uyardılar. Ayrıca yurt dışına kaçırılabilecek değerli parçaların çıkışını önlemek için gümrük memurlarına “kırmızı liste” dağıtıldı. Ancak sorumluluğun büyük kısmı tabii ki Suriyelilerin üzerinde…

Bu gün hala canlar, kültürel miraslar, belki henüz başlamamış hayatlar bile sonlanmaya devam ediyor. Gözü kör olan savaş vurduklarının değerini bilemiyor. Yitip giden değerli güzelliklerin yanında esas zor olan,  yaşananların unutulmamasını sağlamak, kültürel, ahlaki, toplumsal ve siyasal yozlaşmanın benimsenmesini önlemek gerekir diye düşünüyorum.

 


print