TASARIM VE SANATA IŞIK TUTAN HEYKELLER

Bir araba aküsünden sanat eseri olabileceğini hiç düşündünüz mü? Ya da su borularından ve çamaşır makinesi parçalarından oluşan, ayaklı lamba tasarımları gördünüz mü? Cevabınız hayır ise bu hafta sonu muhakkak Nişantaşı Çağla Cabaoğlu Galeri’deki Şenol Altun’un “Aydınlatan Heykeller” isimli ilk solo sergisini görmenizi tavsiye ederim.  Günlük hayatımızda sıklıkla kullandığımız ve önemsiz olduğunu düşündüğümüz eski ve yeni endüstri nesneleri (bisiklet zincirleri, tekerlekler, boncuklar, çelik makine parçaları, cam kapı kulpları, gramafonlar) bu sergide sanatçının elinde tekrar hayat bulmuşlar. Galeri’nin proje alanı olarak açtığı yeni mekanda sergilenen heykellerde kullanılan buluntu nesneler ve mekanik parçalar, geçmiş ile geleceğin izlerini taşıyorlar sanki. Her biri işlevsel olarak ışık kaynağı olan bu heykeller, karanlık bir ortamda sergilendiğinde, birbirleri ile olan iletişimi ve duvara yansıyan renkli silüetleri ile izleyiciye görsel bir şölen sunarken atmosferik bir etki de yaratıyor.

Başka formlara girebilmeleri zor gibi görünen metal parçaların arasında dolaşırken aklıma ilk gelen Altun’un sahip olduğu görsel bilginin, tecrübenin, gözlemci ve detaycı ruhunun, bu başarılı tasarımları yaratabilmesinde önemli rol oynamış olmasıydı. Bazen bir robotu bazen de bir böceği andıran, çeşitli mekanik aksamlar kullanarak, endüstriyel nesnelerden aldığı ilhamla ortaya koyduğu kompozisyonlarda ince bir el işçiliği söz konusu.

Sanatçı, araştırarak bulduğu mükemmel nesneleri bir araya getirerek, kendi vizyonunu ve hayalini yansıtan tasarımlarını hayata geçiriyor. Birbirlerine ustaca vidalanmış mekanik aksamlar ve nesneler Altun’un yaratmak istediği forma ve görüntüye ekstra zengin bir görsellik katarken her tasarımdan sadece bir tane olması da bu eserleri çok özel kılıyor. Buluntu malzemelerle oluşturduğu kompozisyonlar bir anlamda “geri dönüşüm” fikriyle karşımıza çıkıyor. Başka bir ifadeyle malzemeyi yeniden işleyip kullanılır duruma getiren sanatçının, yaşadığı çevreye ne kadar duyarlı olduğunu da görüyoruz.  Ham maddesi metal parçacıklar olan heykeller, görünmeyeni görünür kılarak daha dinamik, güçlü ve sıra dışı bir tasarım önerisi ile karşımıza çıkıyorlar.

Galeri mekanının farklı noktalarına yerleştirilmiş çalışmalar sanki her an canlanacak gibi duruyor. Modern dünyamızın hayat tarzını yansıtan ışıklı heykeller, teknoloji ile doğa arasında da bir bağ kuruyor. “Curiosity” ve “Delividi” adlı eserler sergide en beğendiğim işler arasındaydı. Araba aküsünden oluşan iskelet yapısı, ışıklı kolları ile böceği andırırken Sony fotoğraf makinası lensinden oluşan kafası ile aydınlık veren adeta doğanın simgesi ve ya mekanik bir tasviri gibi olan bu yaratıklar teknoloji yardımı ile farklı bir boyut kazanmışlar. Bu tasarımlar fiziksel olarak duygusal oldukları kadar entelektüel anlamda da bir o kadar büyüleyiciler. “Vintage” gibi görünen, sanki bir tarihi de içinde barındıran dekoratif, masa üstü lambaları ise sanat ile fonksiyonelliği mükemmel bir şekilde sunuyor.

Koleksiyonerleri cezbedeceğine inandığım bu farklı sergide beni en çok etkileyen nokta, reklam ve mimari fotoğraf üzerine de çalışan Şenol Altun’un tasarımcı disiplini ve bilgisi ile üretmiş olduğu ışıklı heykellerine sanatçı ruhu ile farklı duygular ve anlamlar yüklemiş olmasıydı. Kanımca, bir tasarımın ortaya çıkmasındaki zihinsel süreçte, hayal kurmanın ve yaratıcı düşünmenin büyük bir önemi var. Bana farklı bir deneyim yaşatan Altun’un “Aydınlatan Heykelleri” tasarım ve sanatı buluşturan eşsiz örneklerdendi. Nişantaşı Çağla Cabaoğlu Galeri’de ki sergi 12 Temmuz’a kadar sanat severleri bekliyor.


print