İSTANBUL. TUTKU, NEŞE, ÖFKE – MAXXI, ROMA

Geçtiğimiz hafta sonu yurtdışı seyahatimde Roma’daki MAXXI Müzesi’ni ziyaret etme şansı buldum. Türkiye’den elliye yakın sanatçı ve mimarın işlerini bir araya getiren “İstanbul. Tutku, Neşe, Öfke” isimli sergiyi son haftasında gezebildiğim için ayrıca mutlu oldum. Katılan isimler; Hamra Abbas, Can Altay & Jeremiah Day, Halil Altındere, Emrah Altınok, Architecture For All (Herkes İçin Mimarlık), Volkan Aslan, Fikret Atay, Atelier Istanbul: Arnavutköy, Vahap Avşar, İmre Azem & Gaye Günay, Osman Bozkurt, Angelika Brudniak & Cynthia Madansky, Hera Büyüktaşçıyan, Antonio Cosentino, Burak Delier, Cem Dinlenmiş, Cevdet Erek, İnci Eviner, Extrastruggle, Nilbar Güreş, Ha Za Vu Zu, Emre Hüner, Ali Kazma, Sinan Logie & Yoann Morvan, Networks of Dispossession, Nejla Osseiran, Ceren Oykut, Pınar Öğrenci, Ahmet Öğüt, Didem Özbek, Şener Özmen, PATTU, Didem Pekün, Zeyno Pekünlü, Mario Rizzi, Sarkis, SO?, Superpool, ŞANALarc, Ali Taptık, Serkan Taycan, Cengiz Tekin, Güneş Terkol, Nasan Tur. Her birini ayrı ayrı tebrik ediyorum.

Serginin küratörlerinden Ceren Erdem’in rehberliğinde işleri görmenin doyuruculuğunun yanı sıra kendisinin mütevazı yaklaşımı da beni çok etkiledi. Bu hafta, kendisiyle yaptığım röportajı sizinle paylaşmak istedim.

Giorgio Benni, Fondazione MAXXI izniyle

Sergi, genel tabirle doğu ve batı dünyaları arasında bir köprü olarak görülen günümüz Türkiye’sinin dinamiklerini ele alıyor ve beş ana tema üzerinde duruyor; kentsel dönüşüm, politik çatışmalar, yaratıcı üretim modelleri, jeopolitik öncelikler ve umut. Bu doğrultuda kavramsal temaları ve sergi başlığını seçerken spesifik olarak nelerden etkilendiniz, ilham aldınız?

İstanbul’un kendisinden. “İstanbul. Tutku, Neşe, Öfke” derken özetle yaratıcılık için hissedilen tutkuya, hedefe ulaşmaktan duyulan neşeye ve kentin öfkesine referans veriyoruz. Aslında pek çoğumuzun yaşadığı yerle ilişkisi oraya dair tutku, neşe ve öfke barındırıyor. Kentin her katmanında, her çatlağında farklı karşılaşmalar, çarpışma ve mücadele devam ederken, umuttan söz edip edemeyeceğimizi düşündük. Sunduğumuz neşeli, turistik bir İstanbul resmi değil. Aksine sergiyi gezen pek çok kişinin sosyal medya yorumlarında da yazdıkları gibi distopik, biraz karamsar, tam da bugünlerde olduğu gibi. Bu yönüyle de İstanbul’a, Türkiye’ye dair pek çok hikayeyi dile getiriyor. Biz de başından beri bunları ortaya çıkarabilmenin peşindeydik. Bunun içinse en büyük ilhamımız, tutkuyu ve umudu gördüğümüz yer sanatçıların üretmekteki ısrarları ve farklı disiplinlerden kişilerin ortak amaçlar etrafında bir araya gelmelerini sağlayan kolektif ruh oldu.

Sizinle birlikte, serginin küratör ekibi arasında tanıdık bir isim göze çarpıyor; Hou Hanru. Türkiye’deki sanat ortamına aşina olan, 2007’deki İstanbul Bienali’nin de küratörü bu önemli isimle çalışmak nasıl bir deneyimdi?

Hou Hanru’nun 2007 İstanbul Bienalinin küratörü olarak davet edildiği sırada ben de bienal ekibindeydim. Bu sayede yaklaşık iki sene boyunca kendisiyle araştırma, sanatçılarla yapıtlarının geliştirilmesi, serginin planlanması ve kurulması sırasında çok yakın çalıştım. Benim için çok değerli bir öğrenme ve iş deneyimi olan bu süreçte kendisiyle sorumluluk paylaşma ve karşılıklı güven konusunda büyük yol kat ettik. Elbette ilgilendiğimiz konuların ortak olmasının da bunda katkısı yadsınamaz. Yıllar içinde dostluğumuz devam etti. MAXXI’nin Sanat Direktörü görevini üstlendiğinde yeniden İstanbul üstüne çalışmak istediğinden söz etmişti. Bu sergi müzenin programa alındığında da sergiyi birlikte hazırlamak için beni davet etti. Hou Hanru hem dinleyip, gözlemleyip öğrenmeye hem de tecrübelerini paylaşmaya çok açık bir küratör. Daha önce de bienal gibi büyük bir etkinliği birlikte hazırlamaktan idmanlı olduğumuz için bu sergide bana büyük bir sorumluluk devretmekte tereddüt etmedi. Sürekli fikir alışverişi içinde olduğumuz bir sergi hazırlama süreciydi.

Roma 29 04 2015, Museo MAXXI. InaugurazioneIstanbul Passion Joy Fury. ©Musacchio&Ianniello ****************************************************** NB la presente foto puo' essere utilizzata esclusivamente per l' avvenimento in oggetto, per una ripresa dello stesso o comunque per pubblicazioni riguardanti la Fondazione MAXXI ********************************************************

Böylesine görkemli ve mimari açıdan zorlayıcı bir mekanda, ciddi sayıda sanatçı ve eserine yer verdiğiniz bu tür bir serginin küratörlüğünü yaparken zorlandığınız noktalar oldu mu?

Serginin araştırma sürecinin başlaması ile açılış günü arasında yaklaşık dokuz ay var. Bu süre zarfında aynı zamanda hem sergideki her yapıt hakkında bilgi sunan hem de on altı yazarın yeni metinlerine yer veren çok kapsamlı bir kataloğu da hazırladık. Üç bin metrekareye yakın iki galeriye yayılan yüze yakın yapıtın olduğu bir sergi için bu son derece kısa bir hazırlık süresi. Elbette Hou Hanru ile daha önce birlikte çalışmamış olmasaydık bu hızlı ve yoğun hazırlığın altından kalkamazdık. Müze ekibinden dahil olan diğer iki küratör, Elana Motisi ve Donatella Saroli de bu hıza uyum sağladılar. Bunun yanı sıra Zaha Hadid’in marifetlerini konuşturduğu, eğimi değişen duvarları ve zeminleriyle yılankavi, iddialı, zorlu mimari tasarımı içinde sergi hazırlamaya alışık olan teknik ekibin sergi tasarımı konusunda çok önemli katkıları oldu. Kısacası tüm ekibin yoğun özveride bulunduğu aylar geçirdik. Takdir edersiniz ki ekipte Türkiye’den tek küratör olmam ve yine diğer küratörlerden farklı olarak hazırlık döneminin çoğunluğunu İstanbul’da geçirmem sanatçılarla ilişkilerin yürütülmesinde benim sorumluluğumu arttırdı.

Roma 29 04 2015, Museo MAXXI. InaugurazioneIstanbul Passion Joy Fury. ©Musacchio&Ianniello ****************************************************** NB la presente foto puo' essere utilizzata esclusivamente per l' avvenimento in oggetto, per una ripresa dello stesso o comunque per pubblicazioni riguardanti la Fondazione MAXXI ********************************************************

Sanatçı ve mimarların üretimlerine birlikte yer vermeyi seçmenizde etken nedir? Bu iki disiplinin birbiriyle diyaloğunun sergiye katacağı artı değerin neler olduğunu düşünüyorsunuz?

İstanbul’un özellikle son yıllarda maruz kaldığı yoğun inşaat yapımı, bundan kaynaklanan kentin fiziksel, ekolojik, sosyal ve kültürel yapılarının değişimi bu serginin odağında. Bu değişimlere bakarken mimarların, kent araştırmacılarının ve sanatçıların çalışmalarının bir diyalog içinde olduğunu ve birbirlerini tamamladığını düşünüyorum. Sergide araştırmaların ya da belgesel filmlerin işaret ettiği problemlerin içinde nasıl yaşadığımıza dair verilen farklı cevaplar sanatçıların yapıtlarında ortaya koyuluyor.

Bildiğimiz üzere sergi, Gezi Parkı protestolarıyla başlayan bir sürece ışık tutuyor. Dünyanın da İstanbul’u ve gündemi merakla takip ettiği bir dönemdi. Bu noktada yabancı basın ve sanatseverlerin sergiye ilgisi nasıldı? Türkiye’den sanatçıların üretimleri nasıl yorumlandı?

Aslında biz İstanbul’un son 5-6 yılını, hatta kimi durumlarda daha öncesinden başlayan değişim sürecini mercek altına almaya çalıştık. Böyle bir zaman çizelgesinde kente sahip çıkmayı gözeten Gezi Parkı direnişinden söz etmemek mümkün değildi. Ancak serginin geniş kapsamı içinde bu bir odak noktası değil, kimi konulara neden odaklandığımızı hatırlatan bir sembol. Gezi’ye direkt referans veren yapıtlar ise o günlerin kentte ve kişiler üzerinde bıraktığı izler ve hisler hakkında. Sergi İtalya’da büyük ilgi görüyor. Gelen tepkilerden İtalyan izleyicilerin de bu izlerden etkilendiğini anlıyorum. Ancak sergi açılmadan önce gelen sorular ağırlıklı olarak Gezi Parkı’yla ilgili olsa da, açılışından itibaren serginin daha geniş bir perspektif sunduğu ve dünyanın pek çok kentinde karşımıza çıkan küresel problemlere İstanbul örneğinden değindiği anlaşıldı. Bu nedenle hem basın hem de sergiyi gezenler ilgi alanlarına göre serginin farklı bölümleri üzerinde daha fazla duruyorlar. Örneğin hem kentsel dönüşüm, hem de jeopolitik değişim ve göç hakkındaki sanatçı konuşmaları çok ilgi gördü, ancak iki etkinliğe farklı izleyiciler, gazete ve dergiler ilgi gösterdi.

_GB10613


print